Bugünün Haberi
10 Temmuz 2025, 13:41
9

Sümüğünüzün Rengi Hastalığınızı Ele Veriyor! Modern Tıpta Yeni Umut "Sümük"!

Burnumuzdan gelen akıntı yani sümük, sadece rahatsız edici bir salgı değil, aynı zamanda sağlığımız hakkında önemli ipuçları taşıyan ve modern tıbbın geleceğinde umut vadeden bir "mucize" olabilir. Bilim insanları, sümüğün renginden içeriğine kadar birçok özelliğini inceleyerek, COVID-19'dan kronik akciğer hastalıklarına kadar birçok rahatsızlığı teşhis ve tedavi etmeyi hedefliyor.
Sümüğünüzün Rengi Hastalığınızı Ele Veriyor! Modern Tıpta Yeni Umut "Sümük"!

Antik Yunan'da mizacın bir parçası olarak görülen sümük, günümüzde bilimsel olarak bambaşka bir öneme sahip. Artık biliyoruz ki sümük, bizi dış etkenlere karşı koruyan, hava yollarımızı nemlendiren ve vücudumuza girmeye çalışan bakteri, virüs, polen ve kiri hapseden hayati bir bariyer. Yetişkin bir insan günde ortalama 100 mililitre sümük üretiyor ve bu yapışkan madde, vücudumuzun iç işleyişi hakkında şaşırtıcı bilgiler sunuyor.

Sümüğünüzün Rengi Ne Anlama Geliyor?

Sümüğünüzün rengi ve kıvamı, vücudunuzda neler olup bittiğine dair görsel bir rehber niteliğinde:

  • Renksiz Sümük: Genellikle vücudun polen veya toz gibi sinüsleri rahatsız eden maddeleri attığı anlamına gelir. Bu, alerjik reaksiyonların veya basit bir irritasyonun göstergesi olabilir.
  • Beyaz Renkli Sümük: Vücuda bir virüsün girdiğine işaret edebilir. Beyaz renk, işgalcilerle savaşan akyuvar hücrelerinin varlığından kaynaklanır.
  • Sarı/Yeşil Renkli Sümük: Sümüğün kıvamı yoğunlaşır ve sarıya veya yeşile dönerse, bu, bağışıklık sisteminin aktif olarak çalıştığını ve çok sayıda ölü akyuvar hücresinin vücuttan atıldığını gösterir. Bu durum genellikle bir enfeksiyonun işaretidir.
  • Kırmızı/Pembe Renkli Sümük: Sümükte kan izleri olduğunu gösterir. Genellikle burun mukozasındaki küçük bir yara veya tahrişten kaynaklanır, özellikle burun sık sık silindiğinde görülebilir.

Sümük, Modern Tıbbın Yeni Umudu Olabilir mi?

Bilim insanları, sümüğün sadece bir belirti olmaktan öteye geçerek, çeşitli hastalıkların teşhis ve tedavisinde anahtar rol oynayabileceğine inanıyor. Oxford Üniversitesi'nden Prof. Daniela Ferreira gibi araştırmacılar, sümükteki mikrobiyomun insan sağlığı ve bağışıklık sistemiyle yakından ilişkili olduğunu belirtiyor. Herkesin kendine özgü bir sümük mikrobiyomu bulunuyor ve bu yapı cinsiyet, yaş, yaşam alanı, beslenme alışkanlıkları gibi faktörlerden etkilenebiliyor.

Prof. Ferreira ve ekibi, sağlıklı sümük mikrobiyomunu oluşturan bakterileri tespit etmeye çalışıyor ve bu bakterilerin bir burun spreyi aracılığıyla insan geniz yoluna yerleştirilip sağlığı geliştirip geliştiremeyeceğini test ediyor. Bu yaklaşım, bağırsak sağlığı için probiyotik tüketimine benzer bir mantık taşıyor.

Media content

COVID-19'dan Kronik Hastalıklara: Sümüğün Potansiyeli

Prof. Ferreira, sümük mikrobiyomunun bağışıklık sistemiyle sıkı bir şekilde bağlantılı olması nedeniyle, bağışıklık sistemini geliştirmek ve aşı tepkilerini artırmak üzerinde çalıştıklarını belirtiyor. COVID-19 aşısı üzerine yapılan çalışmalar, sümük mikrobiyomunun aşı etkinliğini etkilediğini göstermiştir. Ferreira, "COVID-19 aşıları bizi hastalıktan korumada harika bir iş çıkarttı ama yine de virüsü bulaştırmaya devam ettik. Aslında çok daha iyi aşılar geliştirebiliriz ve bir sonraki kuşak COVID-19, grip ya da diğer tüm solunum yolları virüslerinden hastalanmazlar ve bütün bunların hepsi sümükteki bağışıklıkta" ifadelerini kullanıyor.

İsveç'te yapılan bir pilot çalışmada ise, sağlıklı insanların sümükleri, kronik tıkalı burun, saman nezlesi ve rinosinüzit belirtileri gösteren hastalara transfer edildi. Sonuçlar umut vericiydi; en az 16 hastada öksürük ve yüzde ağrı gibi belirtiler üç aya kadar yüzde 40 oranında azaldı.

Florida Üniversitesi'nden kulak burun boğaz uzmanı Jennifer Mulligan ise, sümüğün kronik burun ve akciğer hastalıklarının teşhisinde kritik bir araç olabileceğini belirtiyor. Mulligan, "Burada suçlunun gerçekten kim olabileceğini, bu hastalığa tam olarak neyin yol açtığını bulmak sümüğü için kullanıyoruz" diyerek, kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerinin sümük analiziyle çok daha hızlı tespit edilebileceğini vurguluyor.

Astım, akciğer kanseri, Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıkların teşhisinde de sümüğün kullanılmasına yönelik araştırmalar devam ediyor. Hatta sümüğün, bir kişinin radyasyona maruz kalma seviyesini ve ağır metaller ile havadaki mikro parçacıklardan ne kadar etkilendiğini ölçmek için de kullanılabileceği belirtiliyor. Jennifer Mulligan, "Sümük kişiselleştirilmiş tıbbın geleceği. Buna tüm kalbimle inanıyorum" diyerek, bu alandaki potansiyelin altını çiziyor.

10 Temmuz 2025, 14:57
4

Ekran Süresini Kısaltın, Hayata Daha Fazla Bağlanın!

Yaz tatilinin keyfini çıkaran milyonlarca öğrenci, vaktinin büyük bir kısmını ekran başında geçirirken, uzmanlar çocukların hayata daha fazla karışması gerektiğini vurguluyor. Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, doğa ile temasın, evde yapılabilecek basit etkinliklerin ve günlük ritüellerin önemine değinerek, ekran süresini "alternatif sunarak" dengelemeyi öneriyor.
Ekran Süresini Kısaltın, Hayata Daha Fazla Bağlanın!

Milyonlarca öğrencinin 3 aylık yaz tatiline girmesiyle birlikte, çocukların ekran başında geçirdiği süreler endişe verici boyutlara ulaşabiliyor. Uzmanlar, bu durumun önüne geçmek ve çocukları ekrandan uzak tutmak için velilere önemli sorumluluklar düştüğünü belirtiyor. Tatilin, aslında çocukla kaliteli zaman geçirerek duygusal bağları güçlendirmek, becerileri geliştirmek ve psikolojik gelişimi desteklemek için büyük bir fırsat olduğu vurgulanıyor.

"Ekran Süresi Sınır Koyarak Değil, Alternatif Sunarak Dengelenmeli"

Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, SABAH'a yaptığı açıklamada, yaz tatilinin çocuklar için anlam ve önemine değinerek ebeveynlerin bu süreci nasıl değerlendirmeleri gerektiğini anlattı:

"Yaz tatili boyunca çocukların ekran süresi, okul dönemiyle kıyaslandığında doğal olarak artıyor. Bu süre kontrol edilmezse, ekran bağımlılığı gelişebilir. Özellikle 0-12 yaş arası çocuklarda ekran karşısında geçirilen uzun saatler; dikkat dağınıklığı, uyku problemleri ve duygusal regülasyon sorunları gibi birçok alanda risk oluşturur."

Ülkü, ebeveynlerin ekran süresi sınırını, alternatifler sunarak dengeleyebileceğini belirtiyor:

  • "Pazartesi 'müzik günü', salı 'hikâye yazma günü', çarşamba 'doğa keşfi günü' gibi her güne anlam yüklenebilir."
  • "Basit malzemelerle yapılan deneyler çocuklarda hem merak uyandırır hem de öğrenmeyi eğlenceli hale getirir."
  • "Her hafta birlikte bir kitap okuyup üzerine sohbet etmek, hem dil gelişimini destekler hem de aile bağlarını kuvvetlendirir."
  • "Çocuğun yaşına uygun görevlerle birlikte yemek yapmak, sorumluluk ve özgüven kazandırır."
  • "Boyama, kolaj, geri dönüşüm malzemeleriyle yapılan projeler çocukların üreticiliğini destekler."

Doğayla Temas ve Kaliteli Zamanın Önemi

Araştırmaların, doğada zaman geçiren çocukların dikkat sürelerinin uzadığını, kaygı seviyelerinin azaldığını, problem çözme ve yaratıcı düşünme becerilerinin geliştiğini gösterdiğini belirten Ülkü, doğanın dengeleyici bir unsur olduğunu vurguluyor:

"Park gezileri, piknikler, deniz kenarı yürüyüşleri ya da şehirdeki doğa müzeleri... Her bir açık hava etkinliği çocuğun dünyasında iz bırakır. Özellikle teknoloji çağında yetişen çocuklar için doğa, bir denge unsuru olur."

Önemli olanın zamanın niteliği olduğunu ifade eden Ülkü, "Birlikte geçirilen 20 dakikalık kaliteli bir zaman arka planda telefonun olmadığı, gerçekten karşılıklı temasın kurulduğu bir zaman dilimiyse çocuk için çok değerlidir" dedi.

Çalışan Veliler İçin Pratik Öneriler

Kısıtlı vakti olan çalışan ebeveynlere de önerilerde bulunan Psikolog İnci Nur Ülkü, şunları söyledi:

  • Rutinleşmiş küçük ritüeller oluşturun: Her akşam 10 dakika kitap okuma, her hafta sonu sabah kahvaltısını birlikte hazırlama gibi tekrar eden, anlamlı anlar yaratın.
  • Günlük içten sohbetler yapın: Çocuğunuzla gün içinde yaşadıklarını paylaşmasını teşvik edin.
  • Ailece masa oyunları oynayın: Bu oyunlar sıra bekleme, kurallara uyma, kaybetmeyi kabullenme gibi sosyal öğrenmeleri destekler.
  • Drama veya hikâye tamamlama oyunları kurun: Bu oyunlar da duygu tanıma ve empati gelişimine katkı sağlar.
  • Komşu çocuklarıyla etkinlikler organize edin: Küçük piknikler, bisiklet turları veya mahalle etkinlikleri çocukların akran ilişkilerini güçlendirir.
  • Birlikte gönüllülük projelerine katılın: Hayvan barınağını ziyaret etmek, bir yardım kampanyasında görev almak gibi faaliyetler, çocukta aidiyet ve toplumsal sorumluluk bilinci kazandırır.

Yaz tatili, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimleri için eşsiz bir fırsat sunarken, ebeveynlerin bilinçli yaklaşımlarıyla ekran bağımlılığının önüne geçmek ve daha anlamlı deneyimler yaşatmak mümkün.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...