Bugünün Haberi
9 Temmuz 2025, 12:57
7

Görünmez Kahramanlar: Karıncaların Şaşırtan Hayatta Kalma Sırları ve Olağanüstü Yetenekleri!

Küçücük bedenlerine rağmen karıncalar, olağanüstü hayatta kalma taktikleri ve gelişmiş sosyal yapılarıyla bilim dünyasını ve doğaseverleri şaşırtmaya devam ediyor. Duymadan duyabilen, yüzmeden suda kalabilen, hatta tarım ve hayvancılık yapabilen bu küçük canlıların dünyasına daldıkça, onların düşündüğümüzden çok daha fazlası olduğunu göreceksiniz!
Görünmez Kahramanlar: Karıncaların Şaşırtan Hayatta Kalma Sırları ve Olağanüstü Yetenekleri!

Karıncaların Şaşırtıcı Detaylarla Dolu Yaşamları


İki Mideleri Vardır: Sosyal Paylaşım Sistemi Karıncaların sindirim sistemi sadece kendi besin ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz. Bu minik canlıların iki ayrı midesi bulunur: biri kendi beslenmeleri için, diğeri ise koloni üyeleriyle yiyecek paylaşımı yapmak içindir. Karıncalar, bu ikinci mide sayesinde "trofalaksi" adı verilen bir davranış sergiler. Trofalaksi sırasında, ağızlarından sıvı yiyecekleri kusarak yuva arkadaşlarını beslerler. Bu yöntem sadece besin paylaşımını değil, aynı zamanda feromon adı verilen kimyasal sinyallerin aktarımını da sağlar, böylece koloni içindeki iletişim ve sosyal düzen sürdürülür.

Kulakları Yok Ama Duyabiliyorlar Karıncaların kulakları yoktur; ancak bu, onların çevreyi duymadığı anlamına gelmez. Karıncalar, bacaklarında bulunan altgenual organlar sayesinde zemin titreşimlerini algılayabilirler. Bu özel duyusal yapılar, yer sarsıntılarını hissederek çevreleri hakkında bilgi edinmelerini sağlar. Ayrıca, vücutlarındaki ince tüyler ve antenler yardımıyla da çevresel değişiklikleri hissedebilirler; rüzgar, yağmur veya diğer hayvanların hareketleri onlar için birer bilgi kaynağıdır.

Akciğerleri Yok Ama Nefes Alabiliyorlar Karıncaların karmaşık solunum organlarına ihtiyacı yoktur. Küçük yapıları ve düşük oksijen ihtiyaçları nedeniyle, trakea adı verilen hava kanallarıyla nefes alıp verirler. Bu trakealar, karıncaların vücutlarının yanlarında bulunan spiracle adı verilen açıklıklarla dış dünyaya bağlanır ve oksijeni doğrudan dokulara taşır. Karbondioksit ise aynı yollarla dışarı atılır.

Su Altında Hayatta Kalabilirler Karıncalar, spiracle'larını kapatabildikleri için nefeslerini tutma yeteneğine sahiptir. Bu sayede su altında uzun süre hayatta kalabilirler; hatta birçok tür, 24 saate kadar suda kalabilir. Daha sıcak sular, oksijenin daha kolay alınmasını sağladığı için karıncaların su altındaki dayanıklılığını artırır. Bazı karınca türleri yüzebilirken, bazıları birlikte vücutlarını birleştirerek yüzen sallar veya canlı köprüler oluşturabilir.


Media content

Görünmez İzler Bırakıyorlar: Feromonlar Karıncalar, feromon adı verilen kimyasal maddelerle iletişim kurarlar. Yiyecek kaynaklarına ulaşmak, tehlike sinyali vermek veya bir yönü işaret etmek için bu kimyasalları kullanırlar. Feromonlar, koloninin organize bir şekilde çalışmasını sağlar. Ayrıca karıncalar, sosyal statülerini belirlemek ve koloni içi düzeni korumak için de feromonları kullanır.

Gezegende Sayıları Muazzam Dünya üzerinde yaklaşık 20 katrilyon karınca yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu rakam, kişi başına milyonlarca karınca düşecek kadar büyüktür. Tüm karıncaların toplam ağırlığının yaklaşık 20 megaton, yani 12 milyon ton kadar olduğu belirtiliyor.

Dinozorlardan Önce Geldiler Karıncalar, ilk olarak 100-140 milyon yıl önce, Jura döneminde ortaya çıktı. Bu da onların dinozorlarla aynı dönemde yaşadıkları anlamına gelir. Dinozorların yok olmasına neden olan kitlesel yok oluştan sağ kurtulmuşlardır. Eski karıncalar, bugünkülerden daha basit yapılıydı; zamanla evrimleşerek günümüzdeki karmaşık kolonilerini oluşturdular.

Kraliçe Karıncalar 30 Yıla Kadar Yaşayabilir Bazı kraliçe karınca türleri 30 yıla kadar yaşayabilir. Bu uzun ömür, onların vücut yapılarının sağlamlığı ve tehlikelerden uzak olmalarına bağlanır. Kraliçeler, çiftleşme uçuşundan sonra koloni kurar ve ömürleri boyunca yumurtlamaya devam eder. Yaşlandıkça yumurtlama yetenekleri azalsa da, yeni kraliçeler yetiştirilerek koloninin devamlılığı sağlanır.


Media content

Son Derece Zeki ve Sosyal Canlılardır Karıncalar, küçük beyinlerine rağmen karmaşık sosyal davranışlar sergiler. İşbölümü, iletişim ve birlikte hareket etme becerileri sayesinde büyük organizasyonlar kurarlar. Feromonlar ve dokunma sinyalleriyle haberleşirler. Sorun çözme, engel aşma, deneyimden öğrenme ve çevresel değişimlere uyum sağlama yetenekleri vardır.

Tarım ve Hayvancılık Yaparlar Bazı karınca türleri mantar yetiştiriciliği yapar. Yaprak kesici karıncalar, topladıkları bitki parçalarını yuvalarına taşır ve bunları özel mantar türlerini yetiştirmek için kullanır. Bu mantarlar onların ana besin kaynağıdır. Diğer yandan bazı karıncalar, yaprak bitleriyle simbiyotik bir ilişki kurar. Bitleri korur ve karşılığında şekerli salgılar (bal özü) elde ederler, adeta hayvancılık yaparlar.

Sosyal Mesafeyi Bilirler Karıncalar, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek için sosyal davranışlarını değiştirebilir. Hasta bireyler kendilerini koloniden izole ederken, sağlıklı olanlar temaslarını azaltır. Bu davranışlar, koloninin sağlığını korumak için geliştirilmiş doğal önlemlerdir.

Her Karınca Topluluğu Barışçıl Değildir: Köleci Türler Bazı karınca türleri, kendi işlerini yapmak yerine diğer kolonileri sömürmeyi seçmiştir. Bu türler, başka kolonilere saldırarak onların yavrularını çalar. Yavruyken getirilen bu karıncalar, büyüdüklerinde saldırgan karıncaların hizmetkarı gibi çalışırlar. Hatta bazı köleci türler kendi başlarına beslenemez hale gelmiş ve tamamen kölelerine bağımlı bir yaşam sürdürmeye başlamışlardır.

Karıncaların bu şaşırtıcı dünyası, doğanın ne kadar ince hesaplanmış ve karmaşık sistemlere sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

9 Temmuz 2025, 14:45
7

Türkiye 2025'te Daha Çok Sallanıyor: İlk 6 Ayda Saat Başı 4 Deprem Meydana Geldi!

Türkiye, 2025 yılının ilk yarısında 18 bin 191 depremle sarsıldı. Bu rakam, ortalama olarak saatte 4, günde ise 100 deprem yaşandığı anlamına geliyor. Afet Yönetimi Uzmanı, Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, bu sayının yıllık ortalamanın üzerinde olduğuna dikkat çekti.
Türkiye 2025'te Daha Çok Sallanıyor: İlk 6 Ayda Saat Başı 4 Deprem Meydana Geldi!

Deprem Sayısındaki Artışın Nedenleri


Doç. Dr. Bülent Özmen'in yaptığı açıklamaya göre, Türkiye denizel alanlarla birlikte bine yakın "deprem üretme potansiyeli olan diri fay" barındırıyor ve her yıl ortalama 25 bin deprem kayıtlara geçiyor. Bu yılın ilk yarısında kaydedilen 18 bin 191 deprem ise, yıllık ortalamaya oldukça yaklaşmış durumda.

Özmen, deprem sayısındaki artışın başlıca nedenlerinden birinin, Ocak ve Şubat aylarında Santorini ve Amorgos adaları civarında yaşanan deprem fırtınası olduğunu belirtti. Ayrıca, 23 Nisan'da İstanbul'da meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin de sismik hareketliliği önemli ölçüde artırdığını vurguladı.



En Fazla Deprem Muğla'da Yaşandı


İl bazında en fazla depremin yaşandığı yerin Muğla olduğunu belirten Özmen, Muğla'yı sırasıyla Malatya, Kütahya, Kahramanmaraş ve İstanbul'un izlediğini ifade etti.

Doç. Dr. Özmen, günümüzde 2 büyüklüğünün altındaki depremlerin bile tespit edilebildiğini belirterek, "Verilere göre, depremler en yoğun şubat ve nisanda yaşandı. 4 ve 4,9 büyüklüğünde 206 deprem, 5 ve 5,9 büyüklüğünde 18 deprem, 6'dan büyük de 3 depremin meydana geldiğini görüyoruz" bilgisini verdi.

Bu büyük depremlerin en önemlilerinin İstanbul, Kulu-Konya ve Marmaris Bozburun açıklarında meydana gelenler olduğunu dile getiren Özmen, bu depremler nedeniyle 2 kişinin hayatını kaybettiğini ve 452 kişinin yaralandığını açıkladı.



İstanbul ve Marmara İçin Deprem Tehlikesi Süürüyor


Doç. Dr. Özmen, son günlerde Marmara Denizi'nde yaşanan sarsıntılara da dikkat çekti. 1 ve 2 Temmuz'da Gemlik'te 3,9, 4,2 ve 4,3 büyüklüğünde, 5 Temmuz'da ise Silivri açıklarında Kumburgaz segmenti üzerinde 3,8 büyüklüğünde meydana gelen depremler nedeniyle, Marmara Bölgesi ve İstanbul'un deprem tehlikesinin bir kez daha gündeme geldiğini belirtti.

Özmen, "Genelde İstanbul'un hemen 15-20 kilometre açığından geçen ve Kuzey Anadolu Fayı'nın kuzey kolundaki depremler üzerinde durulur. Ancak Gemlik civarında, Marmara Denizi'nin güneyinde Kuzey Anadolu Fayı'nın güney kolunda da sarsıntılar yaşanıyor olması, İstanbul'un Marmara Denizi'nin güneyinde bulunan ve sismik boşluk olarak gösterilen bu koldan da ciddi şekilde etkilenebileceğini gösterdi" diyerek Marmara'daki riskin genişliğine işaret etti.

Genellikle depremlerin Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Doğu Anadolu Fay Hattı gibi levha sınırlarında yaşandığını belirten Özmen, Konya ve Ankara gibi bölgelerde de levha içi diri fayların olduğunu ve bunların da zaman zaman 15 Mayıs'ta Kulu, 17 Şubat ve 29 Haziran'da Ankara'da olduğu gibi deprem ürettiğini vurguladı. Bu durum, sanılanın aksine İç Anadolu'nun da deprem tehlikesi altında bulunduğunu gösteriyor.


Doç. Dr. Özmen, deprem risklerinin azaltılmasına yönelik çalışmaların başta İstanbul olmak üzere Marmara ve Türkiye'nin diğer bölgelerinde hızlandırılması gerektiğini vurgulayarak, Marmara Denizi'nde yaşanabilecek 7'den büyük bir depremin, Kahramanmaraş merkezli depremlerden 2-3 kat daha fazla etki oluşturabileceği uyarısında bulundu.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...