Bugünün Haberi
27 Haziran 2025, 13:17
12
(Güncellendi: 27 Haziran 2025, 13:17)

Auto Brewery Sendromu (Oto Bira Sendromu): İçmeden Sarhoş Eden Nadir Hastalık

Bir yudum bile alkol almadığınız halde aniden sarhoşluk belirtileri yaşamaya başladığınızı düşünün: Baş dönmesi, peltek konuşma, denge kaybı ve hatta bulantı... Kulağa imkansız gelse de, oldukça nadir görülen Auto Brewery Sendromu (ABS) yaşayan kişiler tam da bu durumu deneyimliyor. Halk arasında "Oto Bira Sendromu" veya "Bağırsakta Alkol Üretimi Sendromu" olarak da bilinen bu durum, kişinin kendi vücudunun içtiği karbonhidratları alkole dönüştürmesiyle ortaya çıkıyor.
Auto Brewery Sendromu (Oto Bira Sendromu): İçmeden Sarhoş Eden Nadir Hastalık

Auto Brewery Sendromu (ABS), gastrointestinal sistemde (mide-bağırsak sistemi) bulunan bazı mikroorganizmaların (genellikle maya türleri ve bazı bakteriler) tüketilen karbonhidratları (şeker ve nişasta) fermente ederek etanol (alkol) üretmesiyle karakterize, nadir bir metabolik bozukluktur. Bu durumda, kişi alkol tüketmediği halde kanındaki alkol seviyesi yükselir ve tıpkı alkol almış gibi sarhoşluk belirtileri gösterir.

Normalde, bağırsaklarımızda sağlıklı bir mikrobiyom dengesi bulunur. Ancak ABS'de, alkol üreten bu mikroorganizmaların aşırı çoğalması, "iç fabrika" benzeri bir fermantasyon sürecini tetikler. Üretilen alkol, bağırsak duvarından emilerek doğrudan kana karışır ve alkol zehirlenmesine benzer bir tablo oluşturur.



Auto Brewery Sendromu Neden Olur?


ABS'nin kesin nedeni her zaman net olmasa da, genellikle bağırsak mikrobiyotasındaki bir dengesizliğin (disbiyozis) sonucunda ortaya çıkar. Bu dengesizliğe yol açabilecek başlıca faktörler şunlardır:

  • Bağırsakta Maya veya Bakteri Aşırı Büyümesi: Özellikle Saccharomyces cerevisiae (bira mayası olarak da bilinir) ve Candida albicans, C. glabrata, C. kefyr gibi Candida türleri ile Klebsiella pneumoniae, Enterococcus faecium gibi bazı bakterilerin aşırı çoğalması ana nedendir.
  • Uzun Süreli Antibiyotik Kullanımı: Antibiyotikler, bağırsaklardaki faydalı bakterileri öldürerek mikrobiyom dengesini bozabilir ve mayaların veya alkol üreten bakterilerin kontrolsüz büyümesine zemin hazırlayabilir.
  • Karbonhidrat Ağırlıklı Beslenme: Şeker ve nişasta açısından zengin bir diyet, bağırsaktaki fermantatif mikroorganizmalar için bol miktarda "yakıt" sağlayarak alkol üretimini artırabilir.
  • Altta Yatan Gastrointestinal Hastalıklar:
    • Crohn hastalığı
    • İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS)
    • Kısa Bağırsak Sendromu: Özellikle çocuklarda daha yüksek risk taşır.
    • Zayıflamış Bağırsak Sendromu (Leaky Gut Sendromu)
  • Diğer Sağlık Durumları: Diyabet, obezite, karaciğer sirozu, metabolik sendrom ve bağışıklık sistemi zayıflığı gibi durumlar, ABS gelişim riskini artırabilir.
  • Karaciğer Enzimlerinde Eksiklik: Bazı genetik varyasyonlar veya karaciğer yetmezliği, vücudun alkolü normal şekilde metabolize etme yeteneğini azaltarak etanol birikimine yol açabilir.


Auto Brewery Sendromu Belirtileri Nelerdir?


ABS'nin belirtileri, tipik alkol zehirlenmesi belirtilerine benzer ve kişiden kişiye değişebilir. Bu belirtiler, karbonhidratlı bir yemek sonrası birkaç saat içinde ortaya çıkabilir ve şunları içerebilir:

  • Sarhoşluk Hissi: Alkol almadan sarhoş olma, sersemlik.
  • Baş Dönmesi ve Denge Kaybı: Yürümede zorluk, sendeleme.
  • Konuşma Bozukluğu: Peltek konuşma.
  • Mide Bulantısı ve Kusma: Sindirim sistemi rahatsızlıkları.
  • Karın Ağrısı, Gaz ve Şişkinlik: Sindirim sorunları.
  • Kronik Yorgunluk.
  • Hafıza ve Konsantrasyon Sorunları.
  • Ruh Hali Değişiklikleri: Huzursuzluk, sinirlilik, kafa karışıklığı, depresyon veya uykulu hal.
  • Cilt Kızarıklığı veya Sıcak Basması.
  • Susuzluk ve Ağız Kuruluğu.

Bu belirtiler, bireyin günlük yaşamını, iş performansını ve sosyal ilişkilerini ciddi şekilde etkileyebilir. Hatta trafik gibi yasal durumlarda, alkol almadığı halde alkollü çıkan kişiler, yanlış anlaşılmalara ve hukuki sorunlara yol açabilir.



Media content

Auto Brewery Sendromu Tanısı ve Tedavisi


ABS'nin teşhisi zor ve zaman alıcı olabilir, çünkü belirtileri spesifik değildir ve genellikle diğer durumlarla karıştırılır. Tanı için çeşitli yöntemler kullanılır:

  • Detaylı Tıbbi Öykü: Hastanın alkol tüketimi dışındaki sarhoşluk epizotları, beslenme alışkanlıkları ve ilaç geçmişi detaylıca sorgulanır.
  • Kan Alkol Seviyesi Ölçümü: Alkol alınmamasına rağmen yüksek kan alkol seviyelerinin saptanması önemlidir.
  • Karbonhidrat Yükleme Testi: Hastaya yüksek miktarda karbonhidrat içeren bir besin verildikten sonra belirli aralıklarla kan alkol seviyesi ölçülür. Alkol seviyesinde belirgin bir artış gözlenmesi ABS'yi düşündürür.
  • Endoskopi ve Biyopsi: Sindirim sistemindeki maya veya bakteri aşırı büyümesini tespit etmek için gastrointestinal sistemden örnekler alınabilir.
  • Dışkı Testleri: Bağırsak mikrobiyotasının analizi yapılabilir.

Auto Brewery Sendromu tedavisi, altta yatan nedeni hedef alır ve genellikle çok yönlü bir yaklaşım gerektirir:

  1. Diyet Değişiklikleri:
    • Düşük Karbonhidratlı Diyet: Şeker, rafine tahıllar ve nişastalı yiyeceklerden (beyaz ekmek, pirinç, makarna) uzak durmak, alkol üreten mikroorganizmaların besin kaynağını kısıtlayarak fermantasyonu azaltır.
    • Yüksek Proteinli ve Lifli Gıdalar: Sindirimi destekler ve bağırsak sağlığını iyileştirir.
    • Fermente Gıdalardan Kaçınma: Yoğurt, turşu gibi fermente gıdalar veya ek alkol kaynakları da bir süreliğine kısıtlanabilir.
  2. İlaç Tedavisi:
    • Antifungaller: Bağırsaktaki maya (mantar) aşırı büyümesini kontrol altına almak için flukonazol, nistatin gibi ilaçlar reçete edilebilir.
    • Antibiyotikler: Bazı durumlarda, alkol üreten bakterilerin aşırı çoğalması varsa belirli antibiyotikler kullanılabilir. Ancak antibiyotiklerin mikrobiyom üzerindeki genel etkileri nedeniyle dikkatli olunmalıdır.
  3. Bağırsak Mikrobiyom Yönetimi:
    • Probiyotik Takviyeleri: Faydalı bağırsak bakterilerinin dengesini yeniden sağlamaya yardımcı olabilir.
    • Feçes Mikrobiyota Transplantasyonu (FMT): Nadir ve dirençli vakalarda, daha sağlıklı bir mikrobiyota dengesi oluşturmak için dışkı nakli gibi yöntemler düşünülebilir.

ABS, nadir ve karmaşık bir sendrom olsa da, doğru tanı ve tedaviyle semptomlar kontrol altına alınabilir ve hastaların yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir. Eğer sizde veya yakınlarınızda bu belirtilerden herhangi biri varsa ve nedeni açıklanamıyorsa, mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına veya dahiliye doktoruna başvurmanız hayati önem taşır.

16 Temmuz 2025, 14:55
7

"Delirten Hastalık" Olarak Bilinen Trigeminal Nevraljiye Dikkat! En Çok 50 Yaş Üstünü Vuruyor

Halk arasında 'delirten hastalık' veya 'intihar hastalığı' olarak anılan trigeminal nevralji, yüzün bir yarısında aniden başlayan ve şiddetli ağrılarla kendini gösteren bir nörolojik durum. Genellikle 50 yaş üstü bireylerde daha sık görülen bu rahatsızlığa, kadınlarda erkeklere oranla daha fazla rastlanıyor. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Abuzer Güngör, trigeminal nevraljinin tanımından tedavi yöntemlerine kadar önemli açıklamalarda bulundu.
"Delirten Hastalık" Olarak Bilinen Trigeminal Nevraljiye Dikkat! En Çok 50 Yaş Üstünü Vuruyor

Trigeminal Nevralji Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Prof. Dr. Abuzer Güngör'ün tanımına göre, trigeminal nevralji, yüzünüze hafifçe dokunduğunuzda veya sadece yemek yerken bile aniden başlayan, elektrik çarpması benzeri bir acının tüm başınıza yayıldığı, tarifi zor bir ağrıdır. Bu hastalık, beşinci kafa siniri olan trigeminal sinirin etkilenmesiyle ortaya çıkar. Trigeminal sinir, yüzün duyu bilgisini beyne taşıyan kritik bir sinirdir.

Hastalığın tipik belirtileri şunlardır:

  • Ani ve Şiddetli Ağrılar: Yüzün tek tarafında, şimşek çakması gibi keskin, kısa süreli ancak tekrarlayıcı ağrı atakları.
  • Tetikleyici Faktörler: Diş fırçalama, konuşma, çiğneme gibi basit uyaranlarla tetiklenme yaşanması.
  • Tek Taraflılık: Ağrı genellikle yanak, çene, dudak ve göz çevresinde yoğunlaşır ve sıklıkla yüzün sadece bir tarafında hissedilir.

Prof. Dr. Güngör, bu hastalığın bazen tetkiklerde kolayca görünmediğini ancak yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürdüğünü vurguluyor.

Kimler Risk Altında? Trigeminal Nevraljinin Nedenleri

Prof. Dr. Güngör, trigeminal nevraljinin belirli demografik gruplarda ve durumlarda daha sık görüldüğünü belirtiyor:

  • Yaş: Genellikle 50 yaş üstü bireylerde daha sık görülür.
  • Cinsiyet: Kadınlarda daha sık rastlanır.
  • En Sık Neden: Trigeminal sinire baskı yapan bir damarın varlığı.
  • Nadir Nedenler: Nadir durumlarda tümörler veya multipl skleroz gibi nörolojik hastalıklar da etken olabilir.

Tanı Süreci: Diş Ağrısıyla Karıştırmayın!

Trigeminal nevralji, belirtileri nedeniyle sıklıkla diş ağrısıyla karıştırılır. Prof. Dr. Güngör, birçok hastanın bu nedenle yanlışlıkla diş çektirdiğini ve doğru tanının büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Doğru tanı süreci şu adımları içerir:

  1. Klinik Öykü: Hastanın ağrının tipi, süresi ve tetikleyicileri hakkında detaylı bilgi vermesi.
  2. Manyetik Rezonans (MR) Görüntüleme: Sinire baskı yapan bir damar ya da kitle olup olmadığının araştırılması için MR görüntüleme yapılması.

Tedavi Yöntemleri: İlaçtan Cerrahiye Geniş Yelpaze

Prof. Dr. Güngör, trigeminal nevralji için çeşitli tedavi yöntemlerinin bulunduğunu ve her hastaya özel bir yaklaşım gerektiğini ifade etti:

  • İlaç Tedavisi: Genellikle antiepileptik ilaçlarla ağrı kontrolü sağlanır. Ancak bu ilaçlar zamanla etkisini kaybedebilir veya yan etkileri tolere edilemez hale gelebilir.
  • Girişimsel Tedaviler (Radyofrekans): Cerrahiye uygun olmayan hastalar için etkili bir yöntemdir. İnce bir iğneyle sinire ulaşılır ve ağrı ileten lifler özel ısı tekniğiyle devre dışı bırakılır.
  • Cerrahi Tedavi (Mikrovasküler Dekompresyon): Bu yöntem, trigeminal nevralji tedavisinde altın standart olarak kabul edilir. Sinire baskı yapan damar mikroskop altında ayrılır. Genellikle retrosigmoid yaklaşımla yapılan bu işlem, günümüzdeki bilgi birikimi, ileri görüntüleme teknikleri ve mikroskobik cerrahi deneyimi sayesinde yüksek başarı oranlarına sahiptir.

Prof. Dr. Güngör, doğru hasta seçimi, doğru cerrahi teknik ve kişiye özel planlama ile çok yüksek başarı oranlarına ulaşılabileceğinin altını çizerek, hastaya gerçekçi bilgi vermenin hekimlik sorumluluğu olduğunu ekledi.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...