Bugünün Haberi
15 Nisan 2025, 12:12
13

Uykusuzluğa Meydan Okuyanlar İnsanlar Daha Az Uykuya İhtiyaç Duyuyor mu?

Çoğumuz için ideal uyku süresi yedi ila dokuz saat arasındadır. Bu sürenin altında uyumak genellikle sersemlik, yorgunluk ve yataktan çıkmakta zorlanma gibi olumsuz sonuçlar doğurur.
Uykusuzluğa Meydan Okuyanlar  İnsanlar Daha Az  Uykuya İhtiyaç Duyuyor mu?

Ancak şaşırtıcı bir şekilde, bazı insanlar altı saat veya daha az uyuduktan sonra bile dinç, enerjik ve güne hazırmış gibi uyanabiliyor. Peki, sembolün kendini yenilemesi ve onarılması için uykunun hayati değerlerine sahip olduğu bilinen bir gerçekken, bu "doğal kısa uyuyanların" sırrı ne olabilir?

Bilim dünyasında uzun yıllardır bu ilginç fenomeni çözmeye çalışıyor. "Doğal kısa uyuyanlar" olarak sunulan bu az sayıdaki insan, genetik bir farklılık sayesinde diğer insanlara göre daha az bakıma ihtiyaç duyuyor gibi görünüyor. Vücutları, uykunun faydalarını daha kısa sürede elde edebilmek veya daha verimli bir şekilde enerji üretebilmek mümkün olabilir.

Ancak bu konuda yapılan araştırmalar, doğal olarak kısa uyuyanların süresi oldukça az olması nedeniyle sınırlı kalmıştır. Bilim insanları, bu kişilerin genetik yapılarını ve uyku düzenlerini inceleyerek, daha az uykuyla nasıl bu kadar dinç kalabildiklerine dair ipuçları aramaktadır.

Doğal Uyuyanların Olası Sırları

Genetik Faktörler: Araştırmalar, doğal kısa uyuyanlarda belirli genetiklerin olabileceğini göstermektedir. Bu genler, uykunun korunmasını veya genişletmesini artıran proteinlerin ürettiği rol oynayabilir.

Uyku Verimliliği: Doğal kısa uyuyanların uykuları, normal uyuyanlara göre daha verimli olabilir. Yani, uyudukları kısa sürede daha derin ve dinlendirici bir uyku evresine daha hızlı geçiş yapabilirler.

Metabolizma ve Enerji Üretimi: Bu kişinin vücutları, kapasitesiken enerji üretimi ve kullanımı konusunda daha etkili mekanizmalara sahip olabilir. Bu da daha az uykuyla bile yeterli kapasite sağlayabilir.


Doğal kısa uyuyanların sırrının devamı, uyku bilimi alanında önemli bir atılım olabilir. Bu bilgi, uyku bozukluklarının tedavisi ve genel uyku sağlığının kullanabileceği yeni tedavilerin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Ancak şu an için, az uykuyla dinç kalmayı başarabilen bu azınlığın sırrı tam olarak çözülmemiş bir merak konusu olmaya devam ediyor.

4 Temmuz 2025, 20:06
10

Hamilelik Sandılar, 4. Evre Kolon Kanseri Çıktı: "Oğlum Geceleri Ağlıyor, Gitmemi İstemiyor"

Jenna Scott, 31 yaşında gayet fit ve sağlıklı bir işletme müdürüydü. Hayatının peri masalı gibi geçtiği, eşiyle mutlu bir evliliği ve yeni doğmuş bir oğlu vardı. Ancak hamilelik sırasında yaşadığı ve "normal" sanılan semptomlar, korkunç bir gerçeği gizliyordu: 4. evre kolon kanseri. Jenna'nın hikayesi, genç yaşta kanser teşhislerinin artmasıyla ilgili endişeleri bir kez daha gündeme getiriyor. Peki, bu yaşta kolon kanseri olmak normal mi ve Jenna bu zorlu süreçte neler yaşadı?
Hamilelik Sandılar, 4. Evre Kolon Kanseri Çıktı: "Oğlum Geceleri Ağlıyor, Gitmemi İstemiyor"

Hamilelik Belirtileri Sandığı Ağrılar Kaderini Değiştirdi


Jenna Scott'ın kabusu, oğlu Cameron'a yedi-sekiz aylık hamileyken başladı. Şiddetli karın krampları, rektal ve vajinal kanamalar yaşıyordu. Kadın doğum uzmanı, bu semptomların hamilelikte görülebileceğini söyleyince Jenna endişelenmedi. "İlk hamileliğim olduğu için 'Hamilelik böyle bir şey, bununla başa çıkabilirim, dayanıklıyım' diye düşündüm" diyor.

Ancak Cameron doğduktan sonra da karın ağrısı geçmedi. Doktoru bunu sezaryene bağladı. Jenna, yorgunluğunu yeni anneliğe yorsa da, endişeleri artınca bir doktora gitti. Doktor önce huzursuz bağırsak sendromu (IBS) ilaçları verdi, işe yaramayınca gastroenteroloji uzmanına yönlendirdi.


31 Yaşında Gelen Yıkıcı Teşhis: 4. Evre Kolorektal Kanser


29 Haziran 2017'de, Cameron bir yaşını doldurduktan kısa bir süre sonra, Jenna kolonoskopi oldu. Uyandığında odada hemşireler, doktoru ve eşi vardı. Doktorun ağzından çıkan tek kelime tüm dünyasını başına yıktı: "Kanser."

"Ailemde kanser öyküsü yoktu ve 31 yaşında bunun başıma nasıl gelmiş olabileceğini anlayamadım" diyen Jenna'ya 4. evre kolorektal kanser teşhisi konmuştu. Onkologu, kanseri bilgisayarlı tomografide çok iyi göremediklerini, çünkü Jenna'nın kas kütlesinin fazla ve yağ oranının düşük olduğunu söyledi. Oğlu daha bir yaşındayken, "Beni tanımayabileceği düşüncesini nasıl sindirebilirdim?" diye soruyor.


Tedavinin Zorlu Yolu ve Maddi Sıkıntılar


Jenna'nın hayatı, 9 Ağustos'ta başlayan kemoterapi randevularıyla doldu. İki haftada bir sekiz saat hastanede, ardından evde taşınabilir bir paketle 46 saat süren serumlar aldı. Kemoterapinin yan etkileriyle boğuştu: Uykusuzluk, halüsinasyonlar ve anksiyete... "Bebek telsizine baktığımda oğlumun beşiğinde iş arkadaşlarımdan birini ya da ellerimin üzerinde sürünen tarantulaları görüyordum" diye anlatıyor yaşadıklarını.

11 ay süren kemoterapi sonrası ara verdiğinde kanser kolonuna, karaciğerine ve akciğerlerine yayılmıştı. 2021'de ise daha düşük dozda kemoterapi hapları almaya başladı, ancak bu ilaçlar da onu çok hasta ediyordu. 2022 Noel'inde kanser bu kez lenflere yayılmıştı.

Maddi sıkıntılar da bu sürece eklendi. Sigortası olmasına rağmen yüksek peşinatlar ve aylık 3000 dolara varan masraflar, aileyi evlerini satıp taşınmayı düşündürecek noktaya getirdi. Ancak eşinin arkadaşları bir bağış sayfası kurdu ve Jenna ameliyattayken kısa sürede 17.000, 17 günde ise 30.000 dolar toplandı.


Media content

"Oğlum Geceleri Ağlıyor, Gitmemi İstemediğini Söylüyor"


Jenna'yı tüm bu süreçte ayakta tutan tek şey oğluydu. Cameron artık dokuz yaşında ve kanserle ilgili çocuk kitapları sayesinde annesinin durumunu anlamaya başlamış. "Bir keresinde bana 'Anne, kanserden ölebilir misin?' diye sordu ve ben donup kaldım" diyen Jenna, geceleri oğlunun bu konuda ağladığını, ona sarıldığını ve gitmemesini istediğini anlatıyor. Ancak küçük Cameron, annesine çok iyi bakıyor; saçını bağlıyor, dudak balmı sürüyor.

Şu anda dört haftada bir kemoterapi alan ve bu tedaviyi süresiz olarak sürdürmeyi bekleyen Jenna, tam zamanlı çalışmanın yan etkilerle çok zor olduğunu belirtiyor: "Birkaç kez bayıldım, vücudum o kadar ısınıyor ki tüm kıyafetlerimi çıkarmak istiyorum, kusacakmışım gibi hissediyorum ama vücudum bunu yapmıyor ve günlerce zar zor uyuyorum. Artık benim hayatım bu."



Gençlerde Kolon Kanseri: Sessiz Bir Salgın mı?


Jenna'nın hikayesi, son yıllarda gençlerde kolon kanseri vaka sayılarındaki ürkütücü artışı bir kez daha gözler önüne seriyor. Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre, ülkemizde de en sık görülen ilk beş kanser türü arasında yer alan kolon kanseri, birkaç yıl öncesine kadar 50 yaşından sonra görülse de, artık adeta "bir salgın gibi" daha genç insanlarda ortaya çıkmaya başladı.

Onkologlar, gençlerdeki vaka ve ölüm oranlarındaki artışı; obezite, hareketsiz yaşam tarzı, Batı tarzı beslenme, aşırı şeker tüketimi ve çevresel faktörler gibi etkenlere bağlıyor. Uzmanlar, 45 yaş altındaki bireylerde kolon kanseri gelişimini anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerektiğinin altını çiziyor.

Jenna Scott, kendi deneyiminden yola çıkarak herkese hayatın güzel olduğunu ve önemli olanın ona nasıl bakıldığı olduğunu söylüyor. Ayrıca gençlerin de düzenli check-up yaptırmaları gerektiğinin altını çiziyor.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...