Bugünün Haberi
19 Nisan 2025, 18:49
33
(Güncellendi: 7 Temmuz 2025, 15:29)

Kulunç Ağrısı Neden Olur? Uzm. Dr. Burcu Avşar Uyarıyor!

Halk arasında sıkça "kulunç" olarak bilinen miyofasiyal ağrı sendromuna dikkat çeken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Burcu Avşar, bu rahatsızlığın belirtileri ortaya çıktığında mutlaka bir doktora başvurulması gerektiğini vurguladı. Romatem Kocaeli Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi'nden Dr. Avşar, kuluncun nedenlerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini detaylı bir şekilde anlattı.
Kulunç Ağrısı Neden Olur? Uzm. Dr. Burcu Avşar Uyarıyor!

Uzm. Dr. Burcu Avşar, miyofasiyal ağrı sendromunu şu şekilde tanımladı: "Özellikle gün içinde dik duruştan sorumlu postür kaslarımızda boyun, sırt ve bel olmak üzere, bu bölgeyi destekleyen kaslarımız ve saran zar dokusunda sert, ağrılı, küçük, hassas noktalarla, 'tetik nokta' dediğimiz noktalarla karakterize ağrıdır. Hastalarımız bunu sık olarak; bastırdığımda elime sert bir nokta geliyor, ağrı yapıyor, kuluncum var şeklinde de ifade ediyor."

Dr. Avşar, bu ağrının diğer yaygın ağrı sendromlarından farklı olarak belirli bir bölgede sınırlı kaldığını, ancak tetik noktalara baskı uygulandığında o bölgede tanıdık, batıcı veya yanıcı bir ağrı hissedildiğini ve bu ağrının komşu bölgelere (boyundan omuz veya başa gibi) yayılım gösterebileceğini belirtti. Hastaların genellikle "sabah iyiyim; akşama doğru ağrım artıyor", "hareketlerimde kısıtlılık gelişti; kaslarımı gergin hissediyorum" gibi şikayetlerle başvurduğunu aktardı. Miyofasiyal ağrı sendromunun dolaylı yollardan çene ağrısı veya kulak çınlaması gibi şikayetlere de yol açabileceğini söyledi.

Kuluncun Başlıca Nedenleri Nelerdir?

Sendromun oluşmasındaki temel sebepleri sıralayan Uzm. Dr. Avşar, günümüz yaşam koşullarının etkisine dikkat çekti:

  • Duruş Bozuklukları: Telefon, masa başı ve bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasıyla aynı pozisyonda uzun süreli durmaktan kaynaklanan duruş bozuklukları önemli bir etken.
  • Travmalar: Düşme, çarpma veya kasın ani zorlanması gibi travmalar kulunç oluşumunu tetikleyebilir.
  • Stres ve Uyku Düzensizliği: Özellikle uyku düzensizliği, tetik noktalarda iki kat fazla artışa neden olabilir. Stres ise duruş kaslarında kasılmaya yol açarak tetik nokta oluşumunu kolaylaştırır.
  • Vitamin ve Mineral Eksiklikleri: D vitamini, magnezyum gibi mineral eksiklikleri de kulunca zemin hazırlayabilir.
  • Tekrarlayan Zorlayıcı Hareketler: Kası sürekli zorlayan tekrarlayıcı hareketler de bu sendroma yol açabilir.


Kulunç Nasıl Teşhis Edilir?

Hastalığın tanısının genellikle fiziksel muayene ile konulduğunu belirten Dr. Avşar, şu önemli bulgulara dikkat çekti: "Tetik noktaların saptanması, tetik noktalara bastırınca ağrının oluşması, komşu dokulara yayılan bir ağrı ve 'zıplama işareti' dediğimiz tetik noktaya bastırdığımızda kasın hafif seğirmesi tipik bulgulardır."

Belirtiler Varsa Doktora Başvurun! Kronikleşebilir

Uzm. Dr. Avşar, kulunç belirtileri olan kişilerin mutlaka doktora başvurması gerektiğinin altını çizdi. Aksi takdirde rahatsızlığın kronikleşerek yaşam kalitesini düşürebileceğini ve hastaların "neden ağrım geçmiyor" düşüncesiyle büyük stres yaşayabileceğini ifade etti. Kuluncun tedavi edilebilir bir durum olduğunu ancak altta yatan problemlerin çözülmemesi halinde kronikleşebileceğini vurguladı.

Kulunç Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tedavi yaklaşımları hakkında bilgi veren Dr. Avşar, kombine bir tedavi uyguladıklarını söyledi:

  • İlaç Tedavisi: Ağrı kesiciler ve kas gevşeticiler kısa süreli olarak ağrı yanıtını azaltmak için kullanılabilir. Ancak tek başına tetik noktayı çözmez.
  • Enjeksiyon Yöntemleri (Tetik Nokta Enjeksiyonu): Direkt olarak tetik noktanın içine lokal anestezi uygulanarak hem mekanik uyarı sağlanır hem de ağrının rahatlaması hedeflenir. Tekrarlayan seanslar gerekebilir.
  • Kuru İğneleme: İnce iğnelerle tekrarlayan seanslar halinde kas ve tetik noktanın mekanik uyarımına dayanır. Amaç, bölgedeki kanlanmayı artırmaktır.
  • Fizik Tedavi Modelleri: Ultrason tedavileri, TECAR, hilterapi gibi lazer tedavileri uygulanır. Dirençli vakalarda şok dalga tedavisi (ESWT) de kullanılabilir. Amaç, kası gevşetmek, kanlanmayı artırmak ve hücre yenilenmesini kolaylaştırmaktır.
  • Egzersiz: Germe egzersizleri, güçlendirme egzersizleri ve postür duruş egzersizleri tedavinin en önemli ve uzun aşamasını oluşturur. Doğru şekilde yapılması önemlidir ve genellikle tedavi bitiminde bırakılmaması gerekir. Egzersizlerle ağrılarda %60-70 azalma ve kalıcı tedavi sağlanabilir. Klinik pilates de fizyoterapist eşliğinde doğru duruşu kazandırmak ve kasları güçlendirmek için uygulanabilir.

Tedavi Süreci Nasıl İşler?

Dr. Avşar, tedavi sürecini şöyle özetledi: "Hastalar bize başvurduktan sonra muayene ile tanı koyduğumuzda hızlıca tedavimize başlıyoruz. Tüm tedavileri kombine şekilde yapabiliyoruz. Şiddetli ağrılarda ilaç tedavisi, hızlı rahatlama için enjeksiyonlar, nöral terapi, kuru iğneleme aynı anda uygulanabilir ve hızlıca fizik tedaviye başlanır. Fizik tedavide lazer, radyofrekans, ultrason, ESWT fizyoterapistler tarafından uygulanır ve doğru egzersizlere aynı anda başlanır. Sonrasında hastanın uzun dönem takipleri yapılır. Duruşu korumak ve kasları güçlendirmek için klinik pilates de fizyoterapistler eşliğinde uygulanır."


3 Ağustos 2025, 13:35
5
(Güncellendi: 3 Ağustos 2025, 13:35)

Egzamanız 3 Günde Hafifleyebilir! Bu Karışım Sosyal Medyada Olay Oldu

Egzama sorununa doğal çözüm arayanlar için umut veren bir tarif gündemde. Sosyal medyada binlerce kullanıcı tarafından paylaşılan bu bitkisel karışım, 3 gün içinde etkisini gösteriyor. Cilt uzmanları ise uyarıyor: Etkili ama dikkatli kullanılmalı. Peki bu doğal formül nasıl hazırlanıyor?
Egzamanız 3 Günde Hafifleyebilir! Bu Karışım Sosyal Medyada Olay Oldu

Kaşıntı, kızarıklık, pullanma ve cilt çatlakları... Egzama, özellikle hassas cilt yapısına sahip bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ciddi bir sorun. Son günlerde internette yaygınlaşan bir bitkisel karışım ise bu soruna doğal bir çözüm sunuyor. Sosyal medyada kullanıcı yorumları arasında “3 günde gözle görülür etki” iddiaları konuşulurken, uzmanlar bu tarife temkinli ama umutlu yaklaşıyor.

Ciltte Yatıştırıcı Etki: Karışımın Gücü Nereden Geliyor?

Evde kolaylıkla hazırlanabilen bu doğal tarifin temelini, egzama semptomlarını hafiflettiği bilinen beş güçlü bileşen oluşturuyor. Hindistancevizi yağı, çörek otu yağı, lavanta yağı, çay ağacı yağı ve E vitamini karışımı; kaşıntı, kızarıklık ve tahrişe karşı etkili bir rahatlama sağlıyor. Özellikle kuru egzama ve atopik dermatit gibi cilt sorunları yaşayanlar, bu karışımdan önemli fayda gördüğünü belirtiyor.

Egzama için şifalı karışımın tarifi:

1 yemek kaşığı saf hindistancevizi yağı

1 tatlı kaşığı çörek otu yağı

5 damla lavanta yağı

5 damla çay ağacı yağı

(İsteğe bağlı) 1 kapsül E vitamini yağı

Tüm yağları cam bir kapta karıştırın. Sabah ve akşam temizlenmiş egzamalı bölgeye nazikçe uygulayın ve durulamayın.

Uzmanlar Ne Diyor? Her Doğal Çözüm Masum Değil

Dermatologlar, bu tür doğal karışımların hafif ve orta düzeydeki egzama vakalarında semptomları geçici olarak hafiflettiğini doğruluyor. Ancak karışımın tıbbi bir tedavi yerine geçmeyeceği özellikle vurgulanıyor. Uzmanlar, uygulama öncesi cildin küçük bir bölgesinde test yapılmasını ve alerjik reaksiyonlara karşı dikkatli olunmasını öneriyor.

Kimler Dikkatli Kullanmalı?

Açık yara ya da enfekte egzama bulunan bölgelerde kullanılmamalı.

Hamileler ve küçük çocuklar için doktora danışılmadan uygulanmamalı.

İlk kez kullanacak bireyler için alerji testi şart.

Doğal Ama Bilinçli Kullanım Şart

Egzama ile baş etmeye çalışan bireyler için bu doğal karışım umut verici bir alternatif sunuyor. Ancak cilt sağlığı söz konusu olduğunda, her adım bilinçli atılmalı. Bitkisel içerikler tedaviye yardımcı olabilir; fakat uzman görüşü her zaman önceliklidir. Doğanın sunduğu şifa, doğru bilgiyle birleştiğinde gerçek faydaya dönüşür.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...