Selam sanatsever dostlar! Ben, kendimi bildim bileli bir galeri köşesinde sergi kataloğu karıştırırken, bir müze bahçesinde heykelle göz göze gelirken ya da bir festivali kalabalığında müziğe kapılıp giderken bulan biri. Bugün sizlere, ülkemiz dört bir yanında fışkıran o yaratçı enerjinin, renklerin, notaların ve hikayelerin dünyasına kısa bir yolculuk vaat ediyorum. "Güncel Kültür ve Sanat Etkinlikleri" deyip geçmeyin; bu etkinlikler ruhumun vitaminleri, şehirlimizin nefes aldığı alanlar adeta!

Hatırlar mısırız, pandemi dönümde o boş salonları, ertelenen festivalleri? Özlemle bekledi, değil mi? İşte şimdi kültür sanat, adeta bir bahar çiçeği gibi daha da güçlenerek açıyor. Dijitalleşme bu süreçte devreye girdi tabii. Müzeler çevrimiçi sergi turları sunarken (İstanbul Modern'in sanat turları harikaydı mesela!), şenlikli hibrit modelleyici denedi. Ama şunu net sözüleyeyim: Bir tablonun önünde durup o fırça darbeleri solumak, bir konserde binlerce şişiyle aynı anda alkış patlatmanın yeri hiçbir şey tutmuyor! Fiziksel deneyimbüyüksü bambaşka'da.

Peki, fiziksel mi dijital mi? Gelin bu ikiliyi biraz masaya yatıralım:

Bu tablo bize gösteriyor ki, ikisi de değerli! Dijital platformlar, özellikle coğrafi veya fiziksel engelleri aşmada, arşivlere erişmede muhteşem bir fırsat sunuyor. Mesela, geçenlerde SALT Araştırma'nın dijital arşivinde kaybolmuştum, saatler nasıl geçti anlamadım! Ancak, ö paylaşılan anın heyecanı, bir performansın canlı enerjisi, bir sergide eserle kurulan o şişisel bağ, fiziksel dünyayın tartışılmaz krallığı. Hibrit modelleyici bu nedenle geleceğin anahtarı gibi görüyor – erişimi genişletirken o özlenen fizikselliği de sunarak.

Festivaller ise şehirlerin kalbine enerji pompalıyor! Düşünsenize, küçük bir kasaba, uluslararası bir tiyatro festivali ile canlanıyor. Yerel esnaf nefes aliyor, oteller dolup taşıyor, sokaklar farklı dillerin, müziklerin cıvıltısıyla şenleniyor. Bodrum Balya Festivali veya Antalya Altın Portakal Film Festivali bunun en güzel örnekleri. Sadece ekonomik değil, kültürel bir bulutma nokta haline geliyor şehirler. Farklı disiplinlerin bir araya geldiği çok disiplinli festivaller de büyük ilgi görüyor. Müziğin, dansın, görsel sanatların iç içe geçtiği şölenler! İstanbul Bienali gibi büyük etkinlikler ise sadece sanatseverleri değil, tüm kenti dönüştüren bir güce sahip. Bienal zamanı İstanbul'un sokakları başka bir ruh kazanıyor, siz temin ederim!

Şu an nefes alıp veren, seni bekleyen muhteşem etkinliklerden birkaçı:

• İstanbul Modern yenilenen binasıyla sergi tutkunları çağrıyor.
• Arter, güncel sanatın sındırları zorlayan işlere ev sahipliği yapıyor.
• İKSV Caz Festivali efsanevi isimlerle sahne aliyor. 🎷
• Ankara'da CerModern, alternatif ruhlu etnikliler dikkat çekiyor.
• Efes Antik Kenti gibi tarihi mekanlardaki konserler ise unutulmaz bir atmosfer sunuyor. Geçen yaz Efes'te izlediğim bir senfoni, antik taşların arasında yankılanırken tüylerimi diken diken etmişti! 🤯

Yerel şenlikallerin gücüne ayırca parmak başmak lazım. Assos'ta Felsefe Günleri Ege'nin mavisi altında düşüncedürürken, Kapadokya'nın peri bacaları arasındaki müzik festivalleri büyüklü bir deneyim sunuyor. Bir küçük şehir festivalinin yerel esnafa katkısı inanılmaz: Geçen sene bir Ege kasabasındaki halk dansları festivali, sadece 3 günde yıllık turizm gelirinin önemli kısmını getirmişti!

Sonuç olarak sevgili okur, bu etkinlikler sadece "vakit geçitme" aracı değil. İnsanı insan yapan yaratçılığın, paylaşımın ve duygunun kutsal alanları. Bizi gündelik telaştan çekip aliyor, bazen hüzünlendiriyor bazen coşkuyor, ama her zaman daha çok insan hissettiriyor. Dijital imkanlar harika, evet, ama o salona, o antik tiyatroya adım attığınızda hissedceğiniz kolektif enerji paha biçilemez. Bu yüzden, kültür sanat taksimini takip edin, yerel festivalleri destekleyin, bir galeriye daliverin. Ruhunuz beden teşekkür edecek. Bir sonraki sergi açıkışında yan yana kahvemiz yudumluyor oluruz belki! ☕🎨