Gazeteci Ruşen Çakır, Türkiye’nin iç siyasette çözüm süreci tartışmalarına yeniden sahne olduğu bu dönemde iktidarın dış politika hamlelerini mercek altına aldı. Çakır’a göre Ankara, bir yandan PKK ile yeni bir müzakere ihtimalini gündemde tutarken diğer yandan tüm ağırlığını Suriye politikasına vermiş durumda. Ancak bu yaklaşım, “Suriye’yi kazanmaya çalışırken içeride barışı kaybetme” riskini beraberinde getiriyor. Çakır, uzun bir aradan sonra İmralı heyetinin Abdullah Öcalan ile görüşmesinin dikkat çekici olduğunu, devletin Öcalan’a Suriye’deki Kürt güçlerini kendi çizgisine çekme misyonu yüklediğini söyledi. Fakat Öcalan’ın Şam yönetimine kayıtsız şartsız bağlılık önermediğini, aksine Kürtlere demokratik entegrasyon perspektifi sunduğunu hatırlattı. Bu durumun Ankara’nın hesaplarını zorlaştırdığını belirten Çakır, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt yapısını Şam’a bağlama politikasının zayıf temellere dayandığını ifade etti.

ABD’NİN PYD VE SDG’YE BAKIŞI

Çakır, yorumunda ayrıca ABD’nin Suriye’deki rolüne dikkat çekti. Washington yönetiminin PYD ve SDG’yi stratejik ortak olarak gördüğünü, zaman zaman federasyona yakın bir tutum aldığını belirten Çakır, bu yaklaşımın Türkiye’nin beklentileriyle taban tabana zıt olduğunu söyledi. ABD’nin bölgedeki askeri varlığını koruduğu sürece Kürt güçlerinin Şam’a tam entegrasyonunun mümkün olmadığını dile getiren Çakır, bu koşullar altında Ankara’nın Suriye’de istediklerini elde etmesinin zor olduğunu vurguladı. Ona göre, dış politikada kazanımlar ararken içerdeki Kürt meselesinde barışı ihmal etmek, Türkiye açısından büyük bir risk barındırıyor. Çakır, çözüm sürecine dair somut adımların atılmaması halinde ülkenin yeni bir kısır döngüye sürüklenebileceği uyarısında bulundu.