Bugünün Haberi
26 Ağustos 2025, 18:33
4
(Güncellendi: 26 Ağustos 2025, 18:33)

Milyonlarca lira harcandı ama sonuç hüsran: İmam hatipler YKS’de sınıfta kaldı!

İmam hatip liselerine aktarılan on milyonlarca liraya rağmen YKS’de lisans yerleşme oranı yalnızca yüzde 25 oldu. Fen ve sosyal bilimler liseleri çok daha yüksek oranlarla öne çıkarken, imam hatiplerin başarısızlığı eğitim politikalarını yeniden tartışmaya açtı. Detaylar ve çarpıcı veriler haberimizde…
Milyonlarca lira harcandı ama sonuç hüsran: İmam hatipler YKS’de sınıfta kaldı!

Türkiye’de eğitim yatırımlarında büyük pay alan imam hatip liseleri, yıllardır “akademik başarıyı artırma” hedefiyle milyonlarca liralık kaynağa rağmen YKS’de yine beklentileri karşılayamadı. ÖSYM’nin açıkladığı sonuçlara göre 2025 YKS’de 162 bin 716 imam hatip öğrencisinden yalnızca 41 bin 511’i lisans bölümlerine yerleşebildi. Bu tablo, imam hatiplerin dört yıllık örgün programlara yerleşme oranının yüzde 25’te kaldığını ortaya koydu. Ön lisansa giden öğrenci sayısı 29 bin 10 olurken, açık öğretimi tercih edenlerin sayısı 25 bin 77 olarak kayda geçti. Özellikle fen ve sosyal bilimler liselerinin çok daha yüksek başarı oranları göz önüne alındığında, imam hatiplerin lisans yerleşme oranı eğitim politikaları ve yapılan dev yatırımlar bağlamında tartışma yarattı.

Milyonlarca lira harcandı, başarı gelmedi

İmam hatip liselerinin başarısını yükseltmek amacıyla yürütülen projelere son yıllarda yüz milyonlarca lira kaynak aktarıldı. 2020-2024 yılları arasında yalnızca Alman Kalkınma Bankası’ndan alınan krediyle yürütülen AR-GE çalışmalarına 40,4 milyon TL harcandığı belirtildi. Ancak bu dev bütçeye rağmen imam hatip öğrencilerinin akademik başarı düzeyinde kayda değer bir artış sağlanamadı. Sosyal bilimler liselerinin yüzde 69,8, Anadolu liselerinin yüzde 33 ve meslek liselerinin yüzde 6’lık lisans yerleşme oranı karşısında imam hatiplerin yüzde 25’te kalması, “paranın doğru kullanılıp kullanılmadığı” sorusunu yeniden gündeme getirdi. Eğitimde kaliteyi yükseltme hedefiyle yapılan yatırımların sonuç vermemesi, sistemin yapısal sorunlarının daha derinlemesine tartışılmasını zorunlu kılıyor.

26 Ağustos 2025, 18:37
1

Türkiye’de #MeToo Büyüyor: İfşalar, Sessizlik Kültürünü Yerle Bir Etti!

Kadınlar ve LGBTİ+’lar sanat ve medya dünyasında uğradıkları tacizleri sosyal medyada ifşa ediyor. Uzmanlar, bunun yalnızca bireysel bir anlatı değil, politik bir müdahale olduğunu vurguluyor. Tüm detaylar ve hukukçuların dikkat çeken yorumları haberimizde…
Türkiye’de #MeToo Büyüyor: İfşalar, Sessizlik Kültürünü Yerle Bir Etti!

Türkiye’de son dönemde giderek büyüyen #MeToo hareketi, kadınlar ve LGBTİ+’ların fotoğraf, sanat ve medya dünyasında uğradıkları tacizleri sosyal medya üzerinden ifşa etmesiyle geniş kitlelere yayılıyor. Bu ifşalar yalnızca bireysel deneyimlerin paylaşımı değil, aynı zamanda erkek egemen sistemin sessizlik kültürüne karşı güçlü bir politik müdahale olarak değerlendiriliyor. Hukukçular, Türkiye’de hukukun taciz ve şiddet vakalarında yeterince etkin işletilmediğini vurgularken, feminist örgütlerin ve dayanışma ağlarının bu noktada hayati bir rol üstlendiğine dikkat çekiyor. Uzmanlara göre, ifşalar birer bireysel anlatı değil; adalet mekanizmasının eksik kaldığı noktada kadınların kendi adaletini sağlamak için geliştirdiği kolektif bir yöntem niteliği taşıyor.

Feminist mücadelenin yeni yüzü

Akademisyen Dr. Fulya Kama Özelkan, #MeToo’nun yalnızca bireysel bir hareket değil, feminist mücadelenin küresel ölçekte devamı olduğunun altını çiziyor. 2006’da Tarana Burke’ün öncülüğünde başlayan ve 2017’de Hollywood’daki Weinstein skandalıyla küresel dalgaya dönüşen hareketin Türkiye’deki yansımaları, 1980’lerden itibaren feministlerin cinsel tacizi gündeme getirmesiyle başladı. 1990’larda Mor Çatı gibi kurumların kurulması, 2005’te Türk Ceza Kanunu’nda yapılan reformlar ve 2010’lardan itibaren sosyal medya kampanyaları (#SusmaBitsin, #MeToo) bu sürecin dönüm noktaları oldu. Özelkan’a göre sosyal medyada yapılan ifşalar, çevrimdışı dayanışmayla birleştiğinde yeni bir görünürlük yaratıyor. Kadınların cesaretlenmesi için yalnızca kampanyaların değil, güvenli alanların oluşturulması gerektiğini belirten uzman, “Asla yalnız yürümeyeceksin” şiarının bu mücadelenin en önemli parçası olduğunu ifade ediyor.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...