Bugünün Haberi
2 Haziran 2025, 14:20
12
(Güncellendi: 2 Haziran 2025, 14:20)

Marmara'nın Kaderi Karadeniz'e mi Bağlı? Şaşırtıcı Gerçek!

Yaz aylarının gelmesi ve hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte Marmara Denizi'nde müsilaj (deniz salyası) yeniden yüzeyde görünür hale geldi. Uzmanlar, Nisan ayından bu yana su altında yoğun bir şekilde gözlemlenen müsilajın, Karadeniz'den gelecek temiz su akışına bağlı olarak seyreltilebileceğini ancak temel sorunun kirlilik olduğunu belirtiyor.
Marmara'nın Kaderi Karadeniz'e mi Bağlı? Şaşırtıcı Gerçek!

Deniz suyu sıcaklıklarının yükselmesi, kirlilik ve kuraklık gibi faktörler müsilaj oluşum riskini artırırken, uzmanlar özellikle güney sahillerinde her geçen gün daha fazla noktada görülen müsilaj için Haziran ayının kritik olduğunu ve bu aydan itibaren yoğunlaşacağı uyarısında bulunmuştu.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Marmara Denizi'nde müsilajı altı hafta önce gözlemlediklerini ve o dönem Karadeniz'den boğaz yoluyla giren suyun şiddetine bağlı olarak yüzeyde görülebileceği yönünde öngörülerde bulunduklarını aktardı. Salihoğlu, "Maalesef bugün, daha önce öngördüğümüz durumları art arda yaşıyoruz. Hava olaylarını kestirmek çok kolay olmasa da müsilajı ve oksijen azlığını oluşturacak faktörler geçerliliğini koruyor" dedi.

Karadeniz Suyunun Rolü ve Kuraklık Endişesi

Salihoğlu, müsilajın 2021'de bu seviyeye ulaşmasının ana sebeplerinden birinin yine üst sudaki değişimdeki azlık olduğunu belirterek, "Eğer Karadeniz suyundaki girdiler bu mevsimde artmazsa o yoğunlukta müsilajı yine görebiliriz" uyarısında bulundu. Son günlerde Karadeniz'den giren suda bir artış gözlemlendiğini ve bunun bir rahatlama sağlayabileceğini ifade eden Salihoğlu, "Uzun vadede baktığımızda, tahminimiz Karadeniz suyunda çok ciddi bir artış olmayacağı yönünde" diye konuştu.

Media content

Yaklaşık 15 gün önce yüzeyde yoğun olarak müsilaj görüldüğünü, sonrasında ise rüzgarın şiddeti ve dalgaların müsilajı parçalamasıyla azalma yaşandığını belirten Salihoğlu, son günlerde tekrar yüzeyde müsilaj görülmeye başlandığını kaydetti. Salihoğlu, en büyük endişelerinin kurak koşullar olduğunu vurgulayarak, "Bu koşullar yüzünden Marmara'nın yüzey suyundaki değişim düşük kalacaktır. Deniz zaten yoğun kirlilik baskısı altında; yüksek fitoplankton üretimi, yüzey suyunun değişmemesi, iklim koşullarının giderek sıcaklıkları artırmasıyla beraber Marmara'da hem oksijen seviyelerindeki düşüş hem de müsilaj yoğunluğundaki artış beraber seyredecektir" şeklinde konuştu.

Kirlilik Körfezlerde Hapsoldu: Çarpan Etkisi Endişesi

Müsilajın Marmara'nın güney sahillerinde yüzeyde daha çok görüldüğüne dikkat çeken Salihoğlu, özellikle güney sahillerdeki körfezlerde kirliliğin daha fazla hapsolduğunu ve Susurluk Havzası'ndan giren yoğun kirliliğin baskısı altında bulunduğunu dile getirdi.

Boğazdan giren suyun, Marmara'nın üst tarafını hareketlendirdiğine işaret eden Salihoğlu, "Her ne kadar 'Karadeniz kirlilik getiriyor' dense de şu anda Karadeniz'den gelen suyun kirlilik yükü Marmara'dan daha az olduğu için o gelen su esasında bir yerde Marmara'nın yüzeyini temizliyor diyebiliriz" değerlendirmesinde bulundu.

Media content

Prof. Dr. Barış Salihoğlu, müsilajın ekosistem için kritik olan canlıların üstünü kapatarak oksijensiz kalmalarına sebep olduğunu ve çürüdükçe oksijeni daha da azaltarak biyoçeşitliliği olumsuz etkileyen bir "çarpan etkisi" yarattığını belirtti. Müsilaj yoğunlaştıkça Çanakkale Boğazı'ndan da çıkışının artacağına ve Ege'yi de etkileyeceğine değinen Salihoğlu, Ege'nin daha oksijenli bir suya sahip olması nedeniyle müsilajın burada hızla parçalanarak kaybolacağını ve Marmara'daki kadar hasar bırakmayacağını kaydetti.

Salihoğlu, sözlerini "Boğazdan giren sudan bahsediyoruz, 'kuraklık' diyoruz, 'iklim değişikliği' diyoruz ama şunu unutmayalım; bunun ana kaynağı kirlilik. Bu sürdüğü sürece bu kadar yoğun bu farklı fitoplankton türleri besin bulacak. Şimdi yazla birlikte ışık seviyeleri ve sıcaklıkla sudaki katmanlaşma artacak. Özellikle 15-20-25 metredeki küçük fitoplankton türleri daha da fazla üreyecek. Hem oksijen azlığı konusunda hem de müsilaj konusunda bunlar risk oluşturmaya artarak devam edecek" diyerek tamamladı

29 Temmuz 2025, 00:10
5
(Güncellendi: 29 Temmuz 2025, 00:10)

Ankara’da doğum skandalı Doktorsuz doğum yargıya taşındı

Çankaya’da bir özel hastanede kadın doğum uzmanı olmadan gerçekleştiği öne sürülen doğum sonrası aile yargıya başvurdu. Sağlık Bakanlığı’nın devreye girmesi bekleniyor.
Ankara’da doğum skandalı Doktorsuz doğum yargıya taşındı

Ankara’da yaşanan ve kamuoyunda geniş yankı uyandıran olayda, 32 yaşındaki Nihal Ş.’nin bir özel hastanede doktor bulunmaması nedeniyle doğumu kendi başına gerçekleştirdiği öne sürüldü. Doğumun 10 Mayıs sabahı Çankaya’daki özel bir hastanede, görevli hekimin bulunmadığı saatlerde gerçekleştiği iddia edilirken, annenin yardımına tesadüfen hastanede bulunan bir anestezi uzmanının yetiştiği bildirildi. Aile, yaşanan ihmal nedeniyle hukuki süreç başlattı. Sağlık Bakanlığı’nın konuya ilişkin denetim başlatması bekleniyor.

35. haftada başlayan sancı doktor olmadan sona erdi

Doğum sancıları başlayan Nihal Ş., 10 Mayıs sabahı Çankaya’da bulunan özel hastaneye başvurdu. Ancak akşam saatlerine doğru doğum başladığında iddiaya göre kadın doğum uzmanı görevde değildi. Hastane odasında yalnız başına doğum yapan annenin yardımına, şans eseri hastanede misafir olarak bulunan bir anestezi uzmanı yetişti.

Aile, Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu

Olayın ardından taburcu edilen Nihal Ş. ve eşi, yaşadıkları travmayı yargıya taşıdı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan suç duyurusu dilekçesinde, hastanenin doğumun uzman hekim gözetiminde gerçekleştirileceğini taahhüt etmesine rağmen, annenin yalnız bırakıldığı vurgulandı. Dilekçede ayrıca, annenin yardım çağrılarına rağmen herhangi bir sağlık personelinin müdahale etmediği öne sürüldü.

“Bin yıl öncesinde mağarada doğum yapar gibiydi”

Ailenin avukatı Kadir Cem Temtek, olayın vahametini şu sözlerle aktardı:

“Müvekkilim hastane odasında, kanlar içinde, çığlıklar arasında doğum yaptı. O sırada orada bulunan misafir bir anestezi uzmanı müdahale etmese, anne ve bebek hayatta olmayabilirdi.”

Temtek ayrıca, doğum sonrası yoğun bakımda kalan bebeğin masraflarının da aileden talep edildiğini belirtti.

“24 saat doktor” vaadi gerçeği yansıtmadı

Avukat Temtek, hastanenin tanıtım materyallerinde ve sosyal medya hesaplarında 24 saat nöbetçi hekim bulunduğunu ilan ettiğini hatırlattı. “Prenses doğum” gibi acısız doğum modelleriyle güven kazanmaya çalışan hastanenin, olay anında bu vaatlerini yerine getirmediğini belirten Temtek,

“Bu doğumun doğal doğum olduğunu söylediler. Ama ortada bariz bir ihmal var,” ifadelerini kullandı.

Sağlık Bakanlığı’ndan Müdahale Bekleniyor Kamu denetimi gündemde

Anne ve bebeğin şu anki sağlık durumlarının iyi olduğu açıklansa da, olayın uzun vadeli etkileri belirsizliğini koruyor. Aile, Sağlık Bakanlığı’nın konuya dahil olarak kapsamlı bir denetim başlatmasını istiyor.
Temtek, “Devletimizin bu konudaki hassasiyetine inanıyoruz. Yargı sürecine güvendiğimizi de açıkça ifade etmek isteriz,” dedi.

Kamuoyu Tepkili, Gözler Bakanlıkta

Olayın üzerinden iki ay geçmesine rağmen hastane yönetiminden henüz resmi bir açıklama gelmedi. Kamuoyunun sosyal medyada dile getirdiği tepkiler giderek büyürken, uzmanlar da hastanelerdeki gece personel düzenlemelerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor. Sağlık alanındaki bu tür ihmallerin yeniden yaşanmaması için hem denetimlerin artırılması hem de caydırıcı cezaların gündeme alınması bekleniyor.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...