Bugünün Haberi
12 Eylül 2025, 14:45
5

Japonya’da Şok Eden Gerçek: 100 Yaşını Aşanların Sayısı 100 Bine Dayandı!

Japonya’da 100 yaşını aşanların sayısı 100 bine dayanarak tarihi bir rekor kırdı. Kadınlar bu grupta büyük çoğunluğu oluştururken, en yaşlı Japon 114 yaşındaki Shigeko Kagawa oldu. Bu demografik tablo ülkenin geleceği için hem umut verici hem de endişe uyandırıcı, detaylar haberimizde…
Japonya’da Şok Eden Gerçek: 100 Yaşını Aşanların Sayısı 100 Bine Dayandı!

Japonya, hızla yaşlanan nüfusu ve düşük doğum oranlarıyla uzun süredir dikkat çeken ülkeler arasında yer alırken, ülkenin asırlık nüfusunda yeni bir rekor kırıldı. Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre, ülkede yaşayan 100 yaş ve üzerindeki kişi sayısı 2024 yılı itibarıyla 99 bin 763’e yükseldi. Bu rakam, üst üste 55 yıldır kesintisiz bir artış yaşandığını gösteriyor. Geçen yıla göre 4 bin 644 kişilik artış kaydedilirken, dikkat çeken bir diğer veri ise cinsiyet dağılımı oldu. 100 yaşını aşanların yaklaşık yüzde 88’ini kadınlar oluştururken, erkeklerin oranı yalnızca yüzde 12’de kaldı. Japonya’da ortalama yaşam süresi kadınlarda 87,13 yıl, erkeklerde ise 81,09 yıl olarak ölçüldü. Uzmanlar, bu tabloyu hem ülkenin gelişmiş sağlık sistemi hem de beslenme alışkanlıklarıyla açıklarken, aynı zamanda iş gücü kaybı ve sosyal güvenlik üzerindeki baskıların arttığına dikkat çekiyor.

En Yaşlı Japon 114 Yaşında

Rekorlarla dolu bu tabloda öne çıkan isimler de var. Nara eyaletinde yaşayan Shigeko Kagawa, 114 yaşla ülkenin en yaşlı kadını ve aynı zamanda en yaşlı insanı unvanını elinde bulunduruyor. En yaşlı erkek ise Shizuoka eyaletinde yaşayan 111 yaşındaki Kyotaka Mizuno oldu. Eyalet bazında bakıldığında ise Shimane, her 100 bin kişiye düşen 168,69’luk oranla 13 yıldır üst üste zirvede yer aldı. Japonya hükümeti, bu verileri 1963 yılından bu yana düzenli olarak topluyor. O yıl sadece 153 kişi 100 yaşını aşabilmişti. 1981’de bu sayı 1.000’i, 1998’de ise 10.000’i geçti. Bugün ulaşılan rakam, Japonya’nın demografik dönüşümünün çarpıcı bir göstergesi olarak görülüyor. Uzmanlar, gelecekte bu sayının daha da artacağını öngörüyor.

12 Eylül 2025, 14:51
3

Panoptikon’dan Palantir’e: İnsanlığın Dijital Kalesi Nasıl Düşürüldü?

Palantir gibi yapay zeka şirketleri, insanlığın özel hayatını adım adım ele geçiriyor. Artık gözetim yalnızca davranışları değil, bilinçaltını bile hedef alıyor. Bu dijital kuşatmanın detaylarını haberimizde bulabilirsiniz…
Panoptikon’dan Palantir’e: İnsanlığın Dijital Kalesi Nasıl Düşürüldü?

Dijital çağın en büyük tehditlerinden biri artık sadece devletlerin gözetim mekanizmaları değil, yapay zeka destekli özel şirketlerin kurduğu devasa izleme ağları. 18. yüzyılın karanlık zindanlarından 19. yüzyılın ışıklarla dolu Panoptikon modeline uzanan gözetim anlayışı, günümüzde çok daha sinsi bir biçim aldı. Artık mahkumlar değil, tüm insanlık görünmez bir nezarethanede tutuluyor. Palantir gibi yapay zekaya dayalı yazılım şirketleri, bireylerin sosyal medya alışkanlıklarından sağlık verilerine, alışveriş tercihlerinden konum bilgilerine kadar milyonlarca kişisel detayı toplayarak, her insan için ayrıntılı bir dosya oluşturuyor. Bu veriler yalnızca ticari amaçlarla değil, siyasi mühendislikten askeri operasyonlara kadar geniş bir alanda kullanılıyor. Şirketler, bireylerin kendilerinin bile farkında olmadığı düşünce ve duygularını analiz ederek onları hedefliyor.

Dijital Kuşatma ve Yeni Tehlike

Artık gözetim dışarıdan dayatılan bir ışık bombardımanı değil, içeriden işleyen bir zihin işgali. Palantir’in sağladığı teknolojiler sayesinde bireyler yalnızca davranışlarıyla değil, bilinçaltındaki eğilimleriyle de çözülüyor. Bu durum, klasik totaliter rejimlerin itaat talebini aşarak, bireyin düşüncelerini önceden bilip ona göre yönlendiren daha sinsi bir baskı biçimine dönüştü. İnsanlar artık sadece tüketim alışkanlıklarıyla değil, korkuları ve zafiyetleri üzerinden manipüle ediliyor. Algoritmalarla güdülen, reklamlarla borç batağına çekilen bireyler, adeta dijital bir işgalin esiri haline geldi. Üstelik bu güç devletlerin değil, ticari kaygılarla hareket eden şirketlerin elinde. İnsanlık için asıl tehdit, bilincin işgalini bile aşan, bilinçaltının gasp edilmesi. Bu yeni gözetim çağında, bireylerin mahremiyeti ve özgürlüğü tarihte hiç olmadığı kadar tehlike altında.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...