Bugünün Haberi
4 Temmuz 2025, 14:31
12

Dil Kanseri Nedir? Belirtileri, Tanısı ve Tedavi Yöntemleri

Ağız kanserleri arasında önemli bir yer tutan dil kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi başarısı yüksek olan ancak geç kalındığında ciddi sonuçlar doğurabilen bir hastalıktır. Genellikle ağız boşluğunun ön kısmı ve dilin yanlarında ortaya çıkan bu kanser türü, bazı yaşam tarzı faktörleriyle yakından ilişkilidir. Peki, dil kanseri nedir, hangi belirtilerle kendini gösterir ve modern tedavi yaklaşımları nelerdir?
Dil Kanseri Nedir? Belirtileri, Tanısı ve Tedavi Yöntemleri

Dil Kanseri Nedir?


Dil kanseri, dil dokusundaki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesi ve çoğalmasıyla ortaya çıkan bir kanser türüdür. Çoğunlukla ağız boşluğunun ön kısmında (oral dil) görülmekle birlikte, dilin boğaza yakın kısmında (dil kökü) da gelişebilir. Genellikle skuamöz hücreli karsinom tipindedir, yani dilin yüzeyini kaplayan yassı hücrelerden köken alır.

Başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Sigara ve Alkol Kullanımı: Özellikle ikisinin birlikte tüketilmesi riski kat kat artırır.
  • İnsan Papilloma Virüsü (HPV): Bazı HPV türleri, özellikle dil kökü kanserleri için risk faktörüdür.
  • Kötü Ağız Hijyeni: Düzenli diş bakımı yapılmaması ve kronik tahrişler.
  • Kronik Tahrişler: Kırık dişler, uyumsuz protezler gibi dil üzerinde sürekli yara oluşturan durumlar.
  • Yetersiz Beslenme: Özellikle A ve C vitamini eksikliği.


Belirtileri Nelerdir?


Dil kanserinin belirtileri, tümörün büyüklüğüne ve konumuna göre değişiklik gösterebilir. Erken evrelerde fark edilmesi, tedavi başarısı için kritik öneme sahiptir:

  • Dilde Yara veya Lezyon: Dil üzerinde iyileşmeyen, kırmızı veya beyaz renkli bir yara, lezyon veya ülser. Bu yara genellikle ağrısız başlar ancak zamanla ağrılı hale gelebilir.
  • Dilde Ağrı veya Rahatsızlık: Özellikle yemek yerken, içerken veya konuşurken artan ağrı.
  • Yutma Güçlüğü (Disfaji): Yiyecekleri veya sıvıları yutarken zorlanma veya ağrı hissi.
  • Ses Kısıklığı: Dilin hareketlerini etkileyen tümörlerde konuşma bozukluğu veya ses kısıklığı.
  • Boyunda Şişlik: Kanserin lenf bezlerine yayılması durumunda boyunda ele gelen, ağrısız kitleler.
  • Dilde Uyuşma: Dilin bir kısmında veya tamamında his kaybı.
  • Açıklanamayan Kilo Kaybı: İştahsızlık veya yutma güçlüğü nedeniyle kilo kaybı.
  • Ağız Kokusu: İyileşmeyen yaralardan kaynaklanan kötü ağız kokusu.

Bu belirtilerden herhangi biri 2 haftadan uzun sürerse, mutlaka bir Kulak Burun Boğaz (KBB) uzmanına başvurmak gereklidir.



Tanısı Nasıl Konulur?


Dil kanseri tanısı genellikle şu adımları içerir:

  1. Fizik Muayene: Doktor, ağız boşluğunu ve boynu dikkatlice inceler.
  2. Biyopsi: Şüpheli görülen bölgeden küçük bir doku örneği alınarak patoloji laboratuvarında incelenir. Bu, kesin tanı için altın standarttır.
  3. Görüntüleme Yöntemleri: Kanserin yayılımını ve evresini belirlemek için Bilgisayarlı Tomografi (BT), Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ve/veya Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) taraması yapılabilir.


Media content

Tedavi Yaklaşımları


Dil kanserinin tedavi planı, kanserin evresine, türüne, tümörün konumuna, hastanın genel sağlık durumuna ve yaşına göre multidisipliner bir ekip tarafından belirlenir. Başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:

  1. Cerrahi Tedavi:
    • Tümörün Çıkarılması (Glossektomi): Erken evre tümörlerde tümörün ve çevresindeki sağlıklı dokunun cerrahi olarak çıkarılması. Tümörün boyutuna göre dilin bir kısmı (kısmi glossektomi) veya tamamı (total glossektomi) çıkarılabilir.
    • Boyun Diseksiyonu: Kanserin boyundaki lenf bezlerine yayıldığı durumlarda bu lenf bezlerinin cerrahi olarak çıkarılması (boyun diseksiyonu).
    • Rekonstrüktif Cerrahi: Dilin veya ağız boşluğunun büyük bir kısmı çıkarıldığında, konuşma ve yutma fonksiyonlarını korumak için vücudun başka bir yerinden alınan doku (flep) ile rekonstrüksiyon (yeniden yapılandırma) ameliyatları yapılabilir.
  2. Radyoterapi (Işın Tedavisi):
    • Yüksek enerjili ışınlar kullanarak kanser hücrelerini öldürmeyi amaçlar. Tek başına veya cerrahi sonrası kalan kanser hücrelerini yok etmek için (adjuvan radyoterapi) kullanılabilir.
    • Bazı durumlarda cerrahiye uygun olmayan veya ileri evre tümörlerde ana tedavi yöntemi olarak da tercih edilebilir.
  3. Kemoterapi:
    • Kanser hücrelerini öldüren ilaçların kullanıldığı bir tedavidir. Genellikle ileri evre dil kanserlerinde, radyoterapiyle birlikte (kemoradyoterapi) veya kanser vücudun diğer bölgelerine yayıldığında (metastatik hastalık) kullanılır.
  4. Hedefe Yönelik Tedaviler ve İmmünoterapi:
    • Kanser hücrelerinin büyümesini sağlayan belirli molekülleri hedef alan ilaçlardır.
    • İmmünoterapi, vücudun kendi bağışıklık sistemini kanserle savaşması için güçlendirmeyi hedefler. Bu tedaviler, özellikle ilerlemiş veya nüks eden vakalarda yeni umut vaat etmektedir.

Dil kanseri tedavisinden sonra hastaların konuşma, yutma ve çiğneme fonksiyonlarının iyileştirilmesi için fizik tedavi, konuşma terapisi ve beslenme danışmanlığı gibi destekleyici tedaviler de büyük önem taşır.

Unutulmamalıdır ki, erken teşhis dil kanseri tedavisinde başarı oranını önemli ölçüde artırır. Ağız sağlığınıza dikkat edin ve yukarıdaki belirtilerden herhangi birini fark ederseniz vakit kaybetmeden bir uzmana başvurun.


16 Temmuz 2025, 14:55
7

"Delirten Hastalık" Olarak Bilinen Trigeminal Nevraljiye Dikkat! En Çok 50 Yaş Üstünü Vuruyor

Halk arasında 'delirten hastalık' veya 'intihar hastalığı' olarak anılan trigeminal nevralji, yüzün bir yarısında aniden başlayan ve şiddetli ağrılarla kendini gösteren bir nörolojik durum. Genellikle 50 yaş üstü bireylerde daha sık görülen bu rahatsızlığa, kadınlarda erkeklere oranla daha fazla rastlanıyor. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Abuzer Güngör, trigeminal nevraljinin tanımından tedavi yöntemlerine kadar önemli açıklamalarda bulundu.
"Delirten Hastalık" Olarak Bilinen Trigeminal Nevraljiye Dikkat! En Çok 50 Yaş Üstünü Vuruyor

Trigeminal Nevralji Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Prof. Dr. Abuzer Güngör'ün tanımına göre, trigeminal nevralji, yüzünüze hafifçe dokunduğunuzda veya sadece yemek yerken bile aniden başlayan, elektrik çarpması benzeri bir acının tüm başınıza yayıldığı, tarifi zor bir ağrıdır. Bu hastalık, beşinci kafa siniri olan trigeminal sinirin etkilenmesiyle ortaya çıkar. Trigeminal sinir, yüzün duyu bilgisini beyne taşıyan kritik bir sinirdir.

Hastalığın tipik belirtileri şunlardır:

  • Ani ve Şiddetli Ağrılar: Yüzün tek tarafında, şimşek çakması gibi keskin, kısa süreli ancak tekrarlayıcı ağrı atakları.
  • Tetikleyici Faktörler: Diş fırçalama, konuşma, çiğneme gibi basit uyaranlarla tetiklenme yaşanması.
  • Tek Taraflılık: Ağrı genellikle yanak, çene, dudak ve göz çevresinde yoğunlaşır ve sıklıkla yüzün sadece bir tarafında hissedilir.

Prof. Dr. Güngör, bu hastalığın bazen tetkiklerde kolayca görünmediğini ancak yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürdüğünü vurguluyor.

Kimler Risk Altında? Trigeminal Nevraljinin Nedenleri

Prof. Dr. Güngör, trigeminal nevraljinin belirli demografik gruplarda ve durumlarda daha sık görüldüğünü belirtiyor:

  • Yaş: Genellikle 50 yaş üstü bireylerde daha sık görülür.
  • Cinsiyet: Kadınlarda daha sık rastlanır.
  • En Sık Neden: Trigeminal sinire baskı yapan bir damarın varlığı.
  • Nadir Nedenler: Nadir durumlarda tümörler veya multipl skleroz gibi nörolojik hastalıklar da etken olabilir.

Tanı Süreci: Diş Ağrısıyla Karıştırmayın!

Trigeminal nevralji, belirtileri nedeniyle sıklıkla diş ağrısıyla karıştırılır. Prof. Dr. Güngör, birçok hastanın bu nedenle yanlışlıkla diş çektirdiğini ve doğru tanının büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Doğru tanı süreci şu adımları içerir:

  1. Klinik Öykü: Hastanın ağrının tipi, süresi ve tetikleyicileri hakkında detaylı bilgi vermesi.
  2. Manyetik Rezonans (MR) Görüntüleme: Sinire baskı yapan bir damar ya da kitle olup olmadığının araştırılması için MR görüntüleme yapılması.

Tedavi Yöntemleri: İlaçtan Cerrahiye Geniş Yelpaze

Prof. Dr. Güngör, trigeminal nevralji için çeşitli tedavi yöntemlerinin bulunduğunu ve her hastaya özel bir yaklaşım gerektiğini ifade etti:

  • İlaç Tedavisi: Genellikle antiepileptik ilaçlarla ağrı kontrolü sağlanır. Ancak bu ilaçlar zamanla etkisini kaybedebilir veya yan etkileri tolere edilemez hale gelebilir.
  • Girişimsel Tedaviler (Radyofrekans): Cerrahiye uygun olmayan hastalar için etkili bir yöntemdir. İnce bir iğneyle sinire ulaşılır ve ağrı ileten lifler özel ısı tekniğiyle devre dışı bırakılır.
  • Cerrahi Tedavi (Mikrovasküler Dekompresyon): Bu yöntem, trigeminal nevralji tedavisinde altın standart olarak kabul edilir. Sinire baskı yapan damar mikroskop altında ayrılır. Genellikle retrosigmoid yaklaşımla yapılan bu işlem, günümüzdeki bilgi birikimi, ileri görüntüleme teknikleri ve mikroskobik cerrahi deneyimi sayesinde yüksek başarı oranlarına sahiptir.

Prof. Dr. Güngör, doğru hasta seçimi, doğru cerrahi teknik ve kişiye özel planlama ile çok yüksek başarı oranlarına ulaşılabileceğinin altını çizerek, hastaya gerçekçi bilgi vermenin hekimlik sorumluluğu olduğunu ekledi.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...