Cumhuriyet Halk Partisi’nde yaşanan kurultay krizi, Türk siyasi tarihinde benzeri az görülen bir yargı müdahalesini gündeme getirdi. 15 Eylül’de ana kurultay davasından çıkacak kararın, hem CHP’nin geleceğini hem de Türkiye’deki siyasi dengeleri doğrudan etkileyeceği belirtiliyor. Parti içi kaynaklar, hukuki süreçte belirsizliklerin arttığını, alınacak kararın yalnızca CHP’nin değil, muhalefetin bütününün kaderini belirleyebileceğini ifade ediyor. Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessizliğini koruduğu ancak yakın çevresine göre “kayyum görevlendirmesi” için hazır olduğu ileri sürülüyor. Bu durum, olası bir yönetim değişikliğinin parti içinde daha büyük kırılmalara yol açabileceği yorumlarını güçlendiriyor.

“Ara Rejim” Tartışmaları ve Hukuki Belirsizlik

Siyaset bilimciler, CHP’ye yönelik bu yargı sürecini yalnızca parti içi bir mesele değil, Türkiye’nin rejimsel dönüşümünde önemli bir adım olarak değerlendiriyor. Siyaset Bilimci Berk Esen, iktidarın CHP’yi Ekrem İmamoğlu’ndan uzaklaştırarak “kontrollü muhalefet” haline getirmeye çalıştığını, bu nedenle de kritik hamlelerin devreye sokulduğunu vurguluyor. Hukukçular ise İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kongreyi iptal edip kayyum atama kararını “hukuki temelden yoksun” buluyor. Anayasa Hukukçusu Prof. Şule Özsoy Boyunsuz, siyasi partilerin yöneticilerinin devlet eliyle atanamayacağını belirterek “Bu karar, demokratik çok partili hayatın ruhuna aykırı” dedi. Barolar da benzer şekilde kararın “yok hükmünde” olduğunu duyurdu. CHP’nin 15 Eylül’deki dava öncesinde nasıl bir strateji izleyeceği, Türkiye’nin “ara rejim” tartışmalarında yeni bir döneme işaret ediyor.