Bugünün Haberi
15 Ağustos 2025, 14:36
4

Türkiye’de Aşırı Yoksulluk Rekor Kırdı: Milyonlarca Kişi Yardımlarla Ayakta!

Türkiye’de 11,8 milyon kişi “aşırı yoksul” olarak tanımlanıyor. Sosyal yardımlar, çalışan ve emekli kesim dahil milyonların tek geçim kaynağı haline geldi. Yardım bağımlılığının arkasındaki tablo ve detaylar haberimizde…
Türkiye’de Aşırı Yoksulluk Rekor Kırdı: Milyonlarca Kişi Yardımlarla Ayakta!
PAYLAŞ

Türkiye’de yoksulluk, resmi verilere göre endişe verici boyutlara ulaştı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın son raporuna göre, düzenli sosyal yardımla geçinen kişi sayısı 14 milyon 148 bin 740’a yükseldi. Bu grubun 11 milyon 877 bin 932’si, bakanlığın tanımladığı şekliyle “aşırı yoksul” kategorisinde yer alıyor. Yani neredeyse ülke nüfusunun dörtte biri sosyal yardımlara bağımlı bir yaşam sürüyor. Bakanlık verileri, “aşırı yoksulluk” programından yararlanan hane sayısının 2 milyon 969 bin 483 olduğunu ortaya koyuyor. İktidara “yoksulluğu bitirme” vaadiyle gelen AKP’nin iktidarında, milyonlarca vatandaş sosyal yardıma muhtaç hale gelmiş durumda. Özellikle ekonomik kriz, artan enflasyon ve işsizlik, yardım programlarının kapsamını ve faydalanıcı sayısını her geçen yıl daha da artırıyor.

Çalışan da Emekli de Yoksulluk Kıskacında
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kurumsal faaliyet raporunda, Aile Destek Programı kapsamında aşırı yoksulluk sınırının altında yaşayan vatandaşlara 850-1.250 TL arasında değişen miktarlarda destek sağlandığı belirtiliyor. Ancak rapor, yalnızca işsizlerin değil, çalışan yoksulların ve düşük maaşlı emeklilerin de bu yardımlara ihtiyaç duyduğunu gözler önüne seriyor. “Çalışan yoksulluğu” ve “emekli yoksulluğu” kavramları, artık Türkiye’nin ekonomik gerçeklerinden biri haline gelmiş durumda. Uzmanlar, kısa vadeli nakit desteklerin yoksulluğu hafifletmekte yetersiz kaldığını, uzun vadeli istihdam politikaları ve gelir artırıcı önlemler olmadan bu tablonun değişmeyeceğini vurguluyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yaşam maliyetlerindeki artış, sosyal yardım bağımlılığını kalıcı hale getiriyor. Bu durum, hem ekonomik hem de sosyal anlamda sürdürülebilirlik açısından ciddi bir risk oluşturuyor.