Bugünün Haberi
17 Ağustos 2025, 14:32
7
(Güncellendi: 17 Ağustos 2025, 14:32)

Marmara Depremi’nin 26. Yılında Şok Uyarı: Asıl Tehlike Başka!

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçti. Uzmanlar, yapısal önlemlerin yanında en büyük riskin toplumsal bilinçsizlik olduğuna dikkat çekti. Deprem gerçeği ve uzmanların kritik uyarıları için detaylar haberimizde…
Marmara Depremi’nin 26. Yılında Şok Uyarı: Asıl Tehlike Başka!
PAYLAŞ

Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçti ancak o acı gece hala toplumun hafızasında derin izler bırakıyor. 17 Ağustos 1999’da Kocaeli’nin Gölcük ilçesi merkezli meydana gelen ve 45 saniye süren 7,4 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’nin en büyük felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Resmi verilere göre 17 binden fazla insan hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı ve yüz binlerce kişi evsiz kaldı. Depremin yıl dönümünde uzmanlar, olası yeni depremler karşısında alınması gereken tedbirlerin önemine dikkat çekiyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nurcan Meral Özel, 1999 sonrası deprem bilincinde ciddi bir artış yaşandığını, yapı denetimi ve kentsel dönüşüm yasalarının hayata geçirilmesiyle birçok yapıda güçlendirme çalışması yapıldığını belirtti.

En Büyük Tehlike: Bilinç Eksikliği

Prof. Dr. Özel, kamu binaları ve ulaştırma yapılarında güçlendirme çalışmalarının sürdüğünü ancak bireysel hazırlıkların hala yetersiz olduğuna dikkat çekti. Yapı denetimi, şantiye şefliği ve teknik sorumluluk gibi yasal düzenlemelerin uygulandığını hatırlatan Özel, afet bilincinin toplumun tüm kesimlerine yerleşmesi gerektiğini vurguladı. Uzmanlara göre en büyük risk, yapısal sorunlardan ziyade halkın afet anındaki davranış eksikliği ve hazırlıksızlığı. Olası bir İstanbul depreminde ciddi yıkımların yaşanabileceğini belirten uzmanlar, vatandaşların bireysel önlemler alması, aile afet planları yapması ve deprem çantalarını hazır bulundurması gerektiğini söylüyor. Marmara Depremi’nin yıl dönümünde yapılan bu çarpıcı uyarılar, afet bilincinin sadece devlet politikalarıyla değil, bireysel sorumluluklarla da güçlendirilmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.