Bugünün Haberi
1 Temmuz 2025, 17:25
2

Albert Einstein'ın Beyni Neden Çalındı? Ölümünden Sonraki Gizemli Olayın Perde Arkası!

Bilim dünyasının en parlak zihinlerinden biri olarak kabul edilen Albert Einstein'ın beyin çalınması olayı, modern bilim tarihinde ve popüler kültürde hala büyük bir merak konusu olmaya devam ediyor. 1955 yılında hayata gözlerini yuman dehanın beyninin, ölümünden sadece yedi saat sonra otopsiyi yapan doktor tarafından rızası dışında çıkarılması, hem etik tartışmaları hem de bilimsel merakı tetiklemişti. Peki, bu sıra dışı olay nasıl yaşandı ve arkasındaki neden neydi?
Albert Einstein'ın Beyni Neden Çalındı? Ölümünden Sonraki Gizemli Olayın Perde Arkası!

Vasiyete Rağmen Gerçekleşen Olay: Beynin Akıbeti


Albert Einstein, 18 Nisan 1955'te Princeton Hastanesi'nde karın aort anevrizması nedeniyle vefat ettiğinde, aslında bedeninin yakılmasını ve küllerinin gizlice dağıtılmasını istemişti. Amacı, ölümünden sonra kişiliğinin ve bedeninin bir kült objesi haline gelmesini engellemekti. Ancak bu vasiyet, otopsiyi gerçekleştiren baş patolog Dr. Thomas Harvey tarafından çiğnendi.

Dr. Harvey, Einstein'ın ailesinin izni olmaksızın beynini çıkardı ve yanına aldı. Bu şok edici eylemin temel motivasyonu, Einstein'ı bu kadar eşsiz kılan zekanın biyolojik sırrını çözme arzusuydu. Harvey, beyni dikkatlice inceleyerek insan dehasının anatomik veya hücresel farklılıklarını keşfedebileceğine inanıyordu.



Media content

Beynin 50 Yıllık Yolculuğu ve Bilimsel İncelemeler


Dr. Harvey'in bu izinsiz müdahalesi büyük tartışmalara yol açtı ve kendisi hastanedeki görevinden alındı. Ancak, Einstein'ın ailesiyle yapılan görüşmeler sonucunda, beynin bilimsel araştırmalar için kullanılması koşuluyla olaya onay verdiler. Bunun üzerine Einstein'ın diğer bedensel kalıntıları vasiyeti üzerine yakılarak bilinmeyen bir yere dağıtıldı.

Dr. Harvey, beyni 240 parçaya böldü ve özel solüsyonlar içinde kavanozlarda muhafaza etti. Sonraki yarım yüzyıl boyunca, Harvey bu parçaları farklı zamanlarda ve farklı yerlerde sakladı; hatta bazı söylentilere göre bir kurabiye kavanozunda bile taşıdı. Bu süreçte, Einstein'ın beyni üzerinde beklediği kadar kapsamlı bir araştırma yapamadı, çünkü o dönemdeki teknoloji ve beyin bilimi yeterli değildi.

Yıllar içinde beynin bazı parçaları, çeşitli araştırmacılara gönderilerek incelendi. Bu çalışmaların bazılarında, Einstein'ın beyninin genel büyüklüğünün ortalamanın altında olduğu, ancak bazı bölgelerinde (özellikle matematiksel düşünme ve uzamsal algıyla ilişkili alanlarda) glia hücrelerinin sayısının daha fazla olduğu veya özel kortikal katlanma modelleri gibi farklılıklar olduğu iddia edildi. Ancak bu bulgular, dehanın tam olarak neden kaynaklandığını kesin olarak açıklayamadı ve bilim dünyasında hala tartışma konusudur.

Dr. Thomas Harvey, yaşamının sonlarına doğru beynin kalan kısımlarını Princeton Hastanesi'ne geri teslim etti ve bu ilginç hikaye, tıp ve etik tarihi açısından önemli bir ders olarak yerini aldı. Einstein'ın beyninin çalınması, bir yandan bilimin derinliklerine inme arzusunu, diğer yandan ise kişisel vasiyetlere ve etik sınırlara uyulması gerekliliğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.

1 Temmuz 2025, 20:55
4

Gebelikte Düşük Riskini Tahmin Eden Çığır Açan Test Geliştirildi: Umut Veren Yeni Tedavilerin Kapısı Aralanıyor!

Hamile kalmak isteyen ancak ardı ardına düşüklerle sarsılan çiftler için bilim dünyasından umut verici bir haber geldi. İngiltere'de bilim insanları, gebelikte yaşanan düşüklerin önemli bir nedeni olan rahim zarı anormalliklerini tespit edebilen çığır açan bir test geliştirdiklerini duyurdu. Bu gelişme, tekrarlayan düşük yaşayan kadınlar için yeni ve etkili tedavi yöntemlerinin önünü açabilir.
Gebelikte Düşük Riskini Tahmin Eden Çığır Açan Test Geliştirildi: Umut Veren Yeni Tedavilerin Kapısı Aralanıyor!

Düşüklerin Gizemli Nedeni Ortaya Çıkıyor: Rahim Zarı Odaklı Yeni Bulgular


Warwick Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi, daha önceki çalışmaların genellikle embriyo kalitesine odaklandığı bir alanda, farklı bir bakış açısı getirdi. Yapılan araştırmalar, defalarca düşük yapmış olan bazı kadınlarda, embriyonun sağlıklı bir şekilde yerleşmesi için güvenli bir ortam oluşturması gereken rahim zarının (endometriyum) normalin dışında özellikler gösterdiğini ortaya koydu.

BBC Türkçe'nin aktardığına göre, bilim kuruluşları bu bulguların, çiftler için büyük bir travma ve hayal kırıklığı yaratan düşüklerin nedenlerini anlamaya yardımcı olabileceğini belirtiyor. Zira, yaklaşık her altı hamilelikten biri düşükle sonuçlanıyor ve bu düşüklerin çoğu ilk 12 haftada meydana geliyor. Üstelik, her bir düşük, bir sonraki hamilelikte düşük riskini de artırıyor.

Warwick Tıp Fakültesi'nden araştırmacı Dr. Jo Muter, bu konuda önemli bir noktaya değiniyor: "Birçok kadına sadece şansının yaver gitmediği söyleniyor. Ancak bizim bulgularımız, rahmin, hamilelik oluşmadan önce düşük için uygun olmayan bir ortam yaratma kapasitesinin olduğunu gösteriyor."



Media content

Nasıl Çalışıyor? Rahim Zarı Tepkilerini Ölçen Akıllı Test


Rahim zarının temel görevi, hamilelik boyunca üzerindeki hücreleri bebeği destekleyecek bir yapıya dönüştürerek embriyonun sağlıklı bir şekilde gelişmesine yardımcı olmaktır. Ancak bu kritik tepkide sorunlar yaşanırsa, destekleyici ortam yeterince sağlanamıyor ve bu da kanama ile düşük ihtimalini artırıyor.

Geliştirilen yeni test, tam da bu noktaya odaklanıyor: Rahim zarının embriyoya vereceği tepkileri ölçerek, olası bir düşük riskini önceden tahmin etmeyi hedefliyor.

Şu an itibarıyla, bu umut vadeden testin pilot uygulaması Coventry & Warwickshire Üniversite Hastanesi'nin düşük araştırmaları merkezinde binden fazla kadın üzerinde deneniyor. Dr. Muter, testin bir sonraki aşamasının, her bir özel durum için en uygun ilaç tedavisini belirlemek olduğunu ifade ediyor.

Bu çığır açan gelişme, tekrarlayan düşüklerden muzdarip milyonlarca kadına yeni bir umut ışığı oluyor ve gebelik takibinde önemli bir dönüm noktası olabilir.

İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...