Halil Umut Meler Vakası
Gökhan Aksoy
“Alçak ve insanlık dışı”… France24 gazetesinin, Halil Umut Meler’in Ankaragücü Başkanı tarafından maç bitiminde yumruklanması ve yere düştükten sonra da tekmelenmesi suretiyle saldırıya uğradığı olayın ardından yaptığı haberde geçen bir ifade… Evet, Süper Lig’de bir maç hakeminin, üstelik bir kulüp başkanı tarafından yumruklanması Türk futbolu için bile şok edici bir barbarlık. Yere düştükten sonra tekmelenmeye devam etmesi ise kelimelerle tarif edilemeyecek kadar üzücü ve kırıcı bir durum.
Buraya nasıl gelindi? Olayın salt bir hakem hatasına sinirlenen kulüp başkanının saldırganlığı gibi basit, üçüncü sayfa haberi olmadığı kesin. Ülkenin içinde bulunduğu şiddet, hiddet, nefret sarmalından azade düşünemeyiz Halil Umut Meler olayını. Sorunların konuşularak, ortak akılla, demokratik ve tüm toplumun yararına bir pencereden çözümlenmesinin niyetlenmediği; tam tersine altta kalanın canı çıksın anlayışının hakim olduğu bir atmosferde yaşıyoruz çok uzun bir süredir. Ülke başlı başına bir üçüncü sayfa haberi oldu çıktı. Bir gün doktorlar dövülüyor, bir gün öğretmenler, bir gün öğrenciler, bir gün işçiler, öbür gün hakemler. Üstelik dövülen dövüldüğüyle kalıyor, dövene ise kimse bir şey yapmıyor.
Hukukun sadece kağıt üstünde kaldığı, güçlülerin hep kollandığı, adalet terazisinin dengesinin şaştığı, haksızlıkların yapanın yanına kâr kaldığı böyle bir toplumda, “adalet” kavramı çok eski bir masalın isminden ibaret. Yapılan sahtekarlıklar, hukuksuzluklar cezasız kalınca, toplumun vicdanı tatmin olmuyor ve hak arayışı mahkemelerde değil, adeta bir ring olarak görülen sokaklarda, caddelerde, kol gücüyle aranıyor.
Suçların cezasız kaldığı ve hukukun caydırıcılığının olmadığı bir toplumda, suç işlemek ve şiddet uygulamak, elbette kaçınılan değil tercih edilen bir yöntem oluyor. Şiddete meyilli çoğunluğun, ne yaparsa yapsın bir şekilde yırtarım düşüncesiyle hareket etmesine yol açıyor. Ankaragücü Başkanının da bu ruh halinde olduğu kesin.
Mevcut iktidar partisinin kurucu üyesi ve iki dönem milletvekili, Cumhurbaşkanı’nın eski ev sahibi, Ankara’nın hatrı sayılır müteahhitlerinden biri; Allah aşkına, böyle bir profilin başına, sadece bir hakeme yumruk attı diye, en fazla ne gelebilir ki? Zaten kendisi de bunu bildiği için savcılıktaki ifadesinden sonra yüzünde bir gülümsemeyle arabasına biniyordu.
Bu anlattıklarımız işin politik ve sosyolojik boyutu. Biraz daha detaya ve somuta gelecek olursak, futbol dünyasının içinde bulunduğu berbat döneminin portresini çizebiliriz. Türkiye Futbol Federasyonu’nun aldığı hiçbir mantıklı kararın olmayışı, hakemlerin gerçekten her ama her maçta skandal bir hata yapmaları, kulüplerin, sadece kendi canları yandığında hakemlerle ilgili konuşmaları, medyadaki güdümlü, tetikçi yorumcuların taraftarları galeyana getirmeleri ve seyirci profilinin zaten çok uzun süredir şiddete ve küfre meyilli oluşu… Pimi patlamış bir bomba gibi idi zaten ortalık. O pimi çeken de Faruk Koca oldu.
Gelelim hakem meselesine… Halil Umut Meler’in yaşadığı saldırının affedilir bir tarafı yok elbette. Yüzümüz kızardı, Meler’e kadar onun eşi ve çocuğu adına da utandık ve milyonların gözü önünde, yerde tekmelenen bir insanın haysiyetine üzüldük. Fakat bu tip bir şiddet vakası ile ilgili faili kınamak gibi en vasat, risksiz ve herkesi tatmin eden ortalama tepkiler dışında söyleyecek başka sözlerimiz de olmalı. Mesela adaletin olmadığı yerde şiddetin bir çözüm olarak görülmesi gibi. Bana kalırsa bu skandalın esas sorumlusu yumruğu atan değil o yumruğun atılmasını sağlayan koşulların önüne geçemeyen TFF’dir. Adalet duygusunun hakim olmadığı bir atmosferde şiddetin propagandası çok rahat yapılır; küfür, hakaret ve yeri geldiğinde de bilek gücü devreye girer. Bu şiddeti, esasında gerçek bir haksızlığa uğramayan taraflar da gerçekleştirebilir. Çünkü devir o devirdir. Düzenin selametinden sorumlu otoriter güçler ısrarla yanlış giden işleri değiştirmiyor ve adalet ruhunu sakata uğratıyorsa, hakaret ve tehdit sıradan vakalar haline gelmişse, bunun önüne geçecek bir irade ortada yoksa, artık galeyana gelmek çok basittir.
Biraz daha açalım. Bu ülkede bir kulübün otobüsü kurşunlandı, failler hâlâ bulunamadı, ligler ertelenmedi. Bu ülkede bir kulüp başkanı, maçın hakemlerini 4 saat statta rehin tuttu ve sadece 100 bin lira para ödedi, spordan men edilmedi. Bu ülkede bir taraftar sahaya dalarak bir hakemi tekmeledi, hiçbir şey olmadı. Daha geçen hafta bir futbolcu, rakip kontratağa kalktığı esnada, topla hareket eden oyuncunun önüne maçın hakemini itti, kimse konuşmadı. Bütün bunlar da yukarıda defalarca bahsettiğimiz adalet duygusunun zedelenmesine yol açtı. Hakemlerin skandal kararları sonrasında asla dinlendirilmeyip, tam tersi ertesi hafta yeniden görev almaları kulüplerin ve taraftarların sabrını taşırdı. Herkesin canının yandığı bir ortam da maalesef provokasyonlara müsait bir hale geliyor. Türk futbolunu yönetenlerin ve paydaşların Halil Umut Meler vakasından ders çıkaracağını sanmıyorum. Dolayısıyla ülke futbolu benzer yeni facialara maalesef açık bir haldedir.