Futbolsuz Derbi: Fenerbahçe 0 - 0 Galatasaray
Gökhan Aksoy
Derbide ön plana çıkan en önemli detay, “futbolsuzluk” oldu. İki takımın toplam gol beklentisinin 1 bile olmadığı, toplam 45 faulün yapıldığı (bu sezonun rekoru), Fenerbahçe’nin 0, Galatasaray’ın ise yalnızca 1 isabetli şut atabildiği, topun oyunda kaldığı sürenin 43 dakikayla sezonun en düşük seviyesinde olduğu, kısacası dağın fare doğurduğu bir futbol müsabakası… Her iki takım da kendilerini buralara getiren üstün meziyetlerinden feragat ederek, öncelikle rakibi durdurma planıyla sahadaydı. Önümüzdeki hafta Süper Kupa maçı varken ve sezonun henüz ilk yarısı oynanıyorken belli ki galip gelmek o kadar da önemli görülmemiş hem İsmail Kartal hem Okan Buruk tarafından. Fakat ev sahibi olmasının da gerektirdiği şekilde, Fenerbahçe’den daha fazla agresyon, hücum ve risk beklerdik elbette…
Neden olmadı? Fenerbahçe ile başlayalım. Fred’in Kayserispor maçında gördüğü kırmızı kart ve Cengiz’in attığı golle birlikte formda görüntüsü, aslında birçok taşın yerinden oynamasına neden oldu. İsmail Kartal, Fred’in yokluğunda orta sahada İsmail Yüksek’i keserek İrfan Can’ı oynattı. Sağ kenarda da Cengiz’e görev verdi. Fred’in Fenerbahçe’nin oyununda ne kadar önemli bir isim olduğu biliniyor. Türk futbolunun mevcut seviyesinin üstünde bir oyuncu kesinlikle. İlk topları alıp hiç vakit kaybetmeksizin hücuma aktarması, bağlantı oyununda eşi benzeri olmayan bir kalite katıyor takıma. Onun tek pasları, tüm sahayı gözlemleyerek en uygun yere topu taşıması, Fenerbahçe’nin birinci bölgeden üçüncü bölgeye geçişlerindeki hızını minimuma düşürüyor. Yetmiyor, Fred top rakipteyken agresif presleri ve kritik dokunuşları ile de defansif anlamda takımın önemli bir yükünü üstleniyor. Onun yokluğu takım içi dengeler için büyük bir dezavantaj.
Fredsizlik, özel önlemler gerektiren bir durum elbette ama yine de orta alanda, sezon boyunca hiç o bölgede oynamayan İrfan Can’ın tercih edilmesi hatalı oldu. Her şeyi geçelim, İrfan’ın aslında 8 numara olmasını ve gerçekte de kenarda değil orta sahada oynamak istemesini bir kenara bırakalım, sezon başından beri 28 maç yapan Fenerbahçe’nin ilk kez böyle bir kurguyla sahaya çıkması büyük bir riskti. İrfan ne defansif ne ofansif anlamda Fred’in yarı etkinliğinde bile oynayamadı. “Oynayamazdı” değil, ama o maç bu maç değildi bana kalırsa. Üstelik İrfan’ın orta sahada olması Fenerbahçe’nin oyun yapısını bir tık geriye itmekle kalmadı, "sağ açık İrfan"ın da sezon başından beri gösterdiği yüksek performansından vazgeçilmesine neden oldu. Bir hamle, iki bölgeyi de etkisizleştirdi. Bu sezon alışıldık Fenerbahçe oyununun önemli bir taşı olmayan Cengiz’in, Kayserispor maçında her ne kadar gol atmış da olsa, derbide görev alması Fenerbahçe’nin verimliliğini düşürdü. Zaten İsmail Kartal da ikinci yarıya Cengiz’i çıkarıp, İsmail Yüksek’i orta sahaya çekip, İrfan’ı sağ kenara alarak başladı. Fenerbahçe’nin nispeten etkili olduğu ikinci yarının farkı da buradan kaynaklandı. İsmail takımı hücuma taşıyan, İrfan da kenardan aksiyonlara destek veren bir görüntü sergilediler. İlk yarıda sezonunun en düşüğü olan %39 gibi bir oranla topa sahip olan Fenerbahçe, ikinci yarıda bu oranı %53’e taşıyabildi.
Galatasaray cephesindeyse kadroda radikal bir değişim yoktu. Karagümrük maçının 11’ini tercih etti Okan Buruk. O maçta hücumda bir nebze kısır kalmışlardı. Özellikle Icardi’nin son haftalardaki formsuzluğu takımı oldukça etkiliyor. Galatasaray topa sahip olduğunda oldukça korkutucu bir takım olabiliyor. Sezon başına göre bu konuda gelişim gösterdiler. Önceden daha dikine, sette mümkün olduğunca vakit geçirmeden, Icardi’yi topla buluşturma planıyla oynuyorlardı. Şimdi topa daha fazla sahipler, ön alanda yüksek bir presle oynuyorlar fakat Icardi ile bağlantı birkaç maçtır kurulamıyor. Kerem Aktürkoğlu ve Mertens’in sazı ellerine almaya çalıştıklarını görüyoruz. Derbide Okan Buruk’un da tercihi kazasız belasız bir maç oynamak ve eve beraberlikle dönmekti. Bu nedenle oyun kurulumunu biraz daha geriden başlattılar, çok adamla yüksek dozajlı ön alan presini tercih etmediler, ettiklerinde de geride onları çakılı Fenerbahçe defansı ve orta sahası bekliyordu. Fenerbahçe, oyun kuramadı ama Galatasaray’a da oyun kurdurtmadı. Sebatkâr, muhafazakâr, birbirini çok iyi tanıyan iki teknik direktörün korumacı planı, oyunu kitledi. İki takımın da kenar hücumları çok zayıftı. Ne Ferdi ne Osayi, ne Boey ne de Barış Alper orta sahayı geçmekte cüretkardı. “Önce yemeyelim” düşüncesi, sahanın her bir santimetrekaresinde yüksek yoğunluklu bir çarpışma ve bol faul görmemize sebebiyet verdi.
Umarım iki takım da tek maç usulüyle oynanacak Süper Kupa maçında bu maçta bize çok iyi gösterdikleri defans futbollarıyla değil, sezonu domine etmelerini sağlayan başarılı hücum aksiyonlarıyla ön plana çıkarlar.