Fatih Terim Fonu ya da 2023 Model Sazan Sarmalı
Gökhan Aksoy
Bu devirde, bu kadar basit bir yöntemle, bu kadar ünlü isimlerin, bu kadar yüksek meblağlarda dolandırılabilmiş olmasını hepimiz hayretle karşıladık. Öncelikle belirtmeliyim ki Seçil Erzan işini ne kadar ustalıkla yapmış olursa olsun, insanların güvenini ne kadar kazanmış olursa olsun, dolandırılan isimlerin yatacak yerleri yok. Şark kurnazlığı mı diyelim, para hırsından gözleri dönmüş mü diyelim bilemiyorum. İnsan aptallık yapar, bazen yanlış kararlar verir elbette, ama bu insanlar köyden şehre dün gelmediler, hiçbir şey bilmiyor, finanstan-yatırımdan zerre anlamıyor değiller; Seçil Erzan’ın vaat ettiği getirilerin ve para alışverişlerinde uyguladığı yöntemlerin sorgulanmıyor ya da sorgulansa bile alınan cevaplardan hemen ikna olunuyor olmasını bir türlü mantığıma oturtamıyorum. Yine de soğukkanlılıkla olayı özetleyelim.
Fatih Terim Fonu
Hikâye kabaca şöyle: Denizbank’ın Florya (ardından Levent Büyükdere) şubesinin müdürü Seçil Erzan, aralarında ünlü futbolcuların, iş insanlarının ve kendi eşinin dostunun da olduğu yaklaşık 25 kişiyi, sözde Denizbank bünyesinde, adına “Fatih Terim Fonu” dediği gizli bir fona davet ediyor. Bu fonun getirisi çok yüksek ve vadesi de çok kısa. 1 ayda paranız ikiye katlanıyor. Bu nasıl olabiliyor diye sorgulandığında da Seçil Erzan bu fonun Denizbank Genel Müdürü tarafından yönetildiğini ve fonda Fatih Terim’in de bulunduğunu söylüyor. Fatih Terim ismini duyanlar da elinde tuzlukla bankaya koşuyorlar. Seçil Erzan, “yatırımcıları”, fonun banka içerisinde bile gizli olduğunu ve bu nedenle paraları hesaptan değil elden teslim etmeleri gerektiğine ikna ediyor. Belli bir süre sonra bu kişilerden bazılarına belli tutarlarda ödemeler yapıyor, bazılarına hiç yapmıyor. Sistemin dönmesi için gerekli olan parayı temin edemediği noktada da sistem çöküyor ve mağdurlardan birinin bankaya yaptığı şikayetle olay patlıyor. Dolandırılan kişilerin toplam maddi zararı 49 milyon USD seviyesinde.
Seçil Erzan Kimdir?
1977 Tekirdağ Çorlu doğumlu, daha 24 yaşında Denizbank’ta müdür olan Erzan, 2011 yılında, müşterilerinin hesaplarından çektiği paralarla borsaya giriyor ve üç gün içinde tam 1 milyon TL batıyor. O zaman için çok büyük para. Sonrasında bu parayı kurtarabilmek için önce çevresinden, sonra da tefecilerden borç alıyor. Çark iyi kötü bir süre dönüyor. Fakat 2020 yılında işler içinden çıkılmaz hale gelince, bu kez büyük ata oynuyor ve Fatih Terim’den 300 bin USD alıyor. Sonra ponzi sistemi başlıyor. Yani A’dan aldığı parayı faiziyle geri verebilmek için, B’den para topluyor. B’ye para verebilmek için C’yi tokatlıyor. Bu sarmal elbette bir yerinde çöküyor. Bu esnada tefecilerden borç almaya da devam ediyor, kendi akrabalarını, dişçisini, mimarını da dolandırıyor. Olay ortaya çıktığında intihar etmeyi planlıyor ama cesaret edemiyor. Büyük ihtimalle Seçil Erzan bu işten kendi cebine bir kuruş bile koyamamış durumda. İnsanların parasını tamamlamaya çalışmaktan kendisine sıra gelmemiş. Asıl amacının da insanların parasını çalmak olduğunu zannetmiyorum zaten. Büyük ihtimalle topladığı paraları borsa ve benzeri finansal araçlarda büyütüp, herkesin ve kendisinin borcunu kapatmanın peşindeydi. Çorlu’da hesabının bulunduğu bankadaki kasası açıldığında üç beş parça altından başka bir şey bulunmamış. Adına kayıtlı iki ev ve bir dükkanı var, başkalarının üstüne bir şeyler aldı mı, bilinmiyor tabii.
Kağıt parçalarından dekontlar
Kurulan tezgah o kadar basit, çocukça ve ancak düşük bütçeli ucube komedi filmlerinde görülebilecek seviyede ki hâlâ acaba işin içinde mağdurlar dahil herkesin sakladığı çok daha büyük bir olay mı var diye düşünmeden edemiyor insan. Seçil Erzan, para aldığı insanların birçoğuna herhangi bir evrak dahi vermeye tenezzül etmemiş. Bazılarına da eşantiyon not kağıtlarına çalakalem yazdığı bir iki satırlık “dekont” vermiş. Verilen kağıtlarda özetle “Ben Seçil, senden 100 lira aldım, bir ay sonra 200 lira olarak geri vereceğim.” yazıyor. Çizgi filmlerde bile göremeyeceğimiz saçmalıkta işler. Erzan’a para veren kişiler ne doğru düzgün bir evrak talep etmiş, ne paraları banka dışında teslim etmekten çekinmiş, ne ismine güvendikleri Fatih Terim’i teyit için aramış ne de paralarını alamama şüphesi duyduklarında Seçil Erzan’ı Denizbank’a şikayet etmişler. İnanılmaz bir şey bu.
Denizbank’ın sorumluluğu
Mağdurların maddi zararlarının tam olarak ne kadar olduğu ve bu zararların nasıl karşılanacağı teknik ve hukuki bir konu. Ancak BDDK’nın savcılığa verdiği rapora göre Denizbank’ın bu olayda bir sorumluluğu yok ve konu banka açısından kapanmış durumda. Mahkemede yargılanan sanıklar içerisinde Denizbank tüzel kişilik olarak yer almıyor. Bir banka personelinin, bankasının ismini kullanarak ve bir kısmını da banka şubesinin içerisinde gerçekleştirdiği yasadışı fiillerin ne kadarından bankanın sorumlu olduğu konusu çetrefilli bir konu. Bu alana çok girmeyelim. Ancak Denizbank’ın bugün (28.11) yaptığı açıklamaya bakacak olursak Seçil Erzan’ın ne aldığı ne verdiği paraların banka sisteminde gözükmediği anlaşılıyor. Paralar gişeden teslim edilmemiş, karşılığında gerçek bir evrak düzenlenmemiş, banka olayı duyar duymaz aynı gün Seçil Erzan hakkında soruşturma başlatmış ve iki gün sonra da savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Dolandırıcılık konusunda Seçil Erzan’la bankanın ortak hareket etmesi zaten mantık dışı olurdu; söz konusu meblağ 50 milyon USD civarında, Denizbank yetkililerinin bilgisi dahilinde, bir banka için bu kadar düşük bir tutarda, Fatih Terim, Arda Turan, Emre Belözoğlu gibi isimlerin dolandırılmaya çalışılması imkansız bir şey. Sadece burada çalıştırdığı personelin uğrattığı maddi kayıplardan sorumlu tutulacak mı, tutulmayacak mı, buna bakılacak ileriki dönemlerde.
Son söz: Bedava peynir fare kapanında olur. Siz siz olun, milyon dolarlarınızı, yasal sandığınız bir işlem için, dekont talep etmeden ve banka dışında, babanız olsa teslim etmeyin.