'Orhan Pamuk'tan Sert Çıkış: 'Türkiye'nin Demokrasiyle Son Savaşı''
'Kimi sesler fısıltıyla bile yankı bulur. Bazen bir şehir susar, ama insanlar susmaz.'
Zaman, sadece ileriye değil, bazen geriye de işler. İstanbul’un kalbinde, Taksim’in bomboş sokaklarında yankılanan ayak sesleri artık protesto değil, sessiz bir dayanışmanın işareti. Polis barikatlarının gölgesinde büyüyen bu sessizlik, baskının yüksekliğini değil, halkın hâlâ orada olduğunu anlatıyor.
Orhan Pamuk, The Guardian’daki yazısında bu tabloyu “Türkiye’nin demokrasisi hayatta kalma mücadelesi veriyor” cümlesiyle özetliyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması yalnızca bir kişinin değil, bir anlayışın susturulma çabası gibi duruyor. Lakin her yasakta bir direniş doğar; insanlar geri çekilmiyor, biçim değiştiriyor.
Neler Oluyor, Ne Anlamalıyız?
İmamoğlu'nun tutuklanması, sadece siyasi bir olay değil, hukuki zemini tartışmalı bir hamle.
İstanbul’un merkezi, Taksim, protesto hakkının askıya alınmasıyla sessizliğe büründü.
Valilik kararıyla şehir içi ulaşım kısıtlandı, internet yavaşlatıldı, sokakta ses yok ama evlerde ekranlar açık.
Halkın tepkisi, izinsiz protestolar ve sosyal medyada örgütlenen dayanışma ile sürüyor.
Pamuk, yaşananları bir dönüm noktası olarak görüyor: “Artık bu, sadece bir siyasi rekabet değil.”
İmamoğlu’nun Yükselişi ve Erdoğan’la Kesişen Yol
İmamoğlu’nun üç seçimdir kazandığı İstanbul, Erdoğan’ın siyasi geçmişine benzer bir yol haritası çiziyor. Tıpkı 1998’de Erdoğan’ın yaşadığı gibi, popüler bir figür sistemin dışına itilmeye çalışılıyor. Ancak tarihin tekrarı aynı sonucu verir mi? Bazı gözlemciler, bu hamlenin İmamoğlu’nu susturmak yerine daha da güçlendirebileceğini düşünüyor.
Bakmadan Geçme





