İzmir'in Deprem Riski İstanbul'dan Daha Yüksek Olduğu Açıklandı!
Türkiye'nin deprem kuşağında yer alması, doğal afetler konusunda her zaman hassasiyetle ele alınmasını gerektiriyor. Son dönemde yapılan açıklamalar, İzmir'in deprem riskinin İstanbul'dan daha fazla olduğu yönünde. Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, şehrin jeolojik yapısı ve nüfus yoğunluğu göz önüne alındığında İstanbul'a kıyasla daha yüksek bir risk taşıdığını ifade ediyor.
Sinancan Öziçer, İzmir'in deprem açısından İstanbul'dan daha riskli olduğunu belirterek, bu durumun temel nedenlerini açıkladı. İzmir'in en kalabalık yerleşim alanlarında zemin yapısının 80 ila 120 metre kalınlığındaki alüvyon tabakadan oluştuğunu vurgulayan Öziçer, bu tabakanın deprem dalgalarının genliğini 2-3 kat artırabileceğini söyledi. Özellikle Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı, Bornova, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe gibi ilçelerdeki kıyı bölgelerinde bulunan dolgu zeminlerin, deprem sırasında hasar görme ihtimalinin daha yüksek olduğunu dile getirdi.
'İstanbul'un büyük bir depremde ciddi zarar göreceği öngörülüyor ancak İzmir'in riski farklı boyutlarda. Zemin yapısı ve yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerde, özellikle miadını doldurmuş ve mühendislik hizmeti almamış binaların varlığı, riski artıran önemli faktörler,' diyen Öziçer, 6.9 büyüklüğündeki bir depremin 20-22 saniye sürebileceği ve bu süreçte yüzlerce can kaybına yol açabileceği uyarısında bulundu.
Kaçak Yapılar ve Denetimsizlik
2019 yılına kadar devlet tarafından mühendislik hizmeti almamış birçok yapının yapı kayıt belgesiyle ruhsatlandırıldığını aktaran Öziçer, İzmir'in Türkiye'de kaçak yapı oranının en yüksek olduğu illerden biri olduğunu belirtti. Bu tür binaların, 5 veya 6 büyüklüğündeki depremlerde ilk çökecek yapılar arasında olacağına dikkat çekildi.
'En büyük sorun denetimsizlik,' diyen Öziçer, 6 Şubat depreminde bile denetim eksikliğinden kaynaklı yeni binaların tamamen yıkıldığını hatırlattı. İzmir'de ise 30 ilçenin 20'sinde jeofizik mühendisi istihdamının bulunmadığını ve zemin etütlerinin profesyonel denetimden geçmediğini belirterek, bu durumun potansiyel felaket senaryolarını artıracağını vurguladı.
2019 Deprem Yönetmeliği Can Kurtarıcı
Öte yandan, 2019 yılında yayınlanan son deprem yönetmeliğinin standartlarının oldukça üst düzeyde olduğunu belirten Öziçer, bu tarihten sonra yapılan binaların ne kadar şiddetli bir deprem yaşansa da orta veya hafif hasarla atlatılabileceğini söyledi. 'Bu tür binalar, zemine bakılmaksızın vatandaşlarımız için güvenilir birer sığınak olacaktır,' diyen Öziçer, vatandaşların kötü zeminlerdeki yapılaşmadan uzak durmaları gerektiğini de ekledi.
Ancak büyükşehir koşullarında nüfusun artışı ve yapılaşma yoğunluğunun bu önerinin pratikte uygulanabilir olmadığını belirten Öziçer, mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
İzmir İçin Acil Çözümler Gerekiyor
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer'in açıklamaları, İzmir'in deprem riskinin ihmal edilemez boyutlarda olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Şehrin jeolojik yapısı, nüfus yoğunluğu ve denetimsiz yapılaşma, bu riski daha da artıran faktörler olarak öne çıkıyor. İzmir halkının ve yetkililerin bu konuda acil önlemler alması, gelecekte yaşanabilecek olası bir depremin yıkıcı etkilerini azaltabilir.
Deprem konusunda bilinçlenmenin yanı sıra, düzenli denetimler ve uygun inşaat politikalarının hayata geçirilmesi, İzmir'in bu tehlike karşısında daha dirençli hale gelmesini sağlayabilir.